01.05.2004

Burası Kadıköy, Buradan Çıkış Yok...
Fenerbahçe 3-1 Ankaragücü

Süper Ligin 32.haftasında Kadıköy’de Ankaragücü ile karşılaşan ekibimiz, ilk yarısını Papila’nın uydurduğu bir frikikten yediği golle 1-0 yenik kapattığı karşılaşmanın ikinci yarısında sergilediği güzel futbolla sahadan 3-1’lik galibiyetle ayrıldı. Taraftarının inanılmaz desteğini arkasına alarak ikinci yarıya çok süratli başlayan ve peşpeşe attığı gollerle bir anda 2-1 öne geçen ekibimiz, anteple bağladıkları maçın hevesiyle liderlik hayalleri kuran trabzonluların ve tüm Fenerbahçe düşmanlarının heveslerini de midelerine oturttu.

MAÇ ÖNCESİ :

Geçen hafta inönüde alınan 3-1’lik galibiyetin ardından şampiyonluğa bir adım daha yaklaşmanın heyecanı ve şampiyonluk coşkusu ile taraftarlarımızın tıklım tıklım doldurduğu Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı, maç öncesinde evliliğe hazırlanan bir gelin evi görüntüsü veriyordu. Güzel bir bahar günü artık şampiyonluk şarkıları söylemek için sabırsızlanan tribünler önünde oynanan karşılaşmaya Fenerbahçemiz Volkan Demirel, Selçuk Şahin-Fabio Luciano-Stjepan Tomas-Ali Güneş, Mehmet Yozgatlı-Ümit Özat-Marco Aurelio-Tuncay Şanlı, Marcio Nobre-Pierre Van Hooijdonk onbiri ile çıktı.




van Hooijdonk iki golüyle galibiyette pay sahipiydi.
Maçtan Fotoğraflar İçin TIKLAYIN


Tuncay'ın yerine oyuna giren
Semih attığı golle maçın seyrini değiştirdi.


Ali Güneş mücadelesiyle alkış topladı.


Aurelio sahanın her yerindeydi.


Selçuk görevini layıkıyla yerine getirdi.

Geçen hafta beşiktaş maçında attığı golden sonra seviniyor diye gördüğü sarı kart ile cezalı duruma düşen Serhat’ın yerine Mehmet’in sağ kanatta görev aldığı karşılaşmada, Petkov yine yabancı kontenjanına takıldığı için tribünlerdeydi.

Futbolcularımızın taraftarlarımızı 16 Mayıs tarihindeki koşuya davet eden “Atatürk Koşusu’nda buluşmak üzere” pankartıyla çıktığı karşılaşma, Mehmet’in 6 maç sonra, Selçuk’un da 4 maç sonra tekrar ilk onbirde çıktığı karşılaşma oldu.

Sadece Fenerbahçelilerin heyecanla izlediği bir karşılaşma olmasının yanında, tüm Fenerbahçe düşmanlarının da ‘ah bir puan kaybetseler ne güzel olur’ düşüncesiyle izlediği karşılaşmaya MHK tarafından da Cem Papila hakem olarak atanınca Fenerbahçe düşmanlarının hevesleri son haddine varmıştı.

İLK YARI :

Ankara ekibinin sarı-lacivert çubuklu forma, futbolcularımızın da bembeyaz formalarıyla çıktığı karşılaşma taraftarlarımızın omuz omuzaları arasında futbolcularımızın başlama vuruşu ile başladı.

Ümit ve Selçuk’un duran toplardan ortaları, Ali Güneş’in sol kanattan bindirmeleri ile hareketli bir şekilde başlayan karşılaşmada, ekibimiz bir türlü aradığı golü bulamazken; 17.nci dakikada PVH’un kaleyi karşıdan gören bir noktadan yaklaşık 30 m.den kullandığı frikikte de Ankara kalecisi pozisyonu son anda uzanarak kornerle kurtardı. Fenerbahçemizin gol için akın akın yüklendiği bu dakikalarda Papila, Tomas’ın ankaralı bir futbolcunun kendisine yaslanmasına izin vermemesi üzerine ankaralı Yılmaz’a ‘al da at‘ dercesine bir asist yaptı. Yılmaz da hocasını üzmeyerek bu uyduruk frikikten Fenerbahçe düşmanlarını iyice heveslendiren golü attı; 0-1.

Yediğimiz golün ardından karşılıklı ataklarla geçen ilk yarıda özellikle Tuncay’ın ve Ümit’in yorgun görüntüsü dikkatleri çekti.

Cem Papila’nın; özellikle Nobre’ye olmak üzere futbolcularımıza atılan tekmelere seyirci kaldığı, Nobre’ye kendisine faul yapılan bir pozisyonda sarı kart gösterdiği, yan hakemin taçtan gelen bir topta bile ofsayt bayrağı kaldırdığı, Papila'nın gole giderken düşürülen Mehmet için bir sarı kart bile vermediği bir ilk yarı seyrettik Kadıköyde.

İlk yarıda Ali Güneş’in gole kadar sol kanatta, golden sonra sağ kanattaki performansı gerçekten takdire şayan bir mücadeleydi. Ümit’in ve Tuncay’ın milli maçtan kalma yorgunlukları nedeniyle performans düşüklüğünü farkeden Daum, yediğimiz golle birlikte Ümit’i sol beke, PVH’u orta sahanın arkasına, Selçuk’u orta sahada Ümit’in yerine, Ali Güneş’i de sağ bek’e çekerken Mehmet’i sağ kanatta forvete yakın oynatmaya başladı.

Nitekim bu değişikliklerin adından ilk yarıdaki en net pozisyonumuz 37.nci dakikada Mehmet’in kaleciyle karşı kaldığı pozisyonda geldi. Bu pozisyonda da golü bulamayınca ilk yarıyı 0-1 yenik kapatmak zorunda kaldık.

İKİNCİ YARI :

Tuncay’ın ilk yarıdaki yorgun görüntüsü ve ilk yarının sonlarında da sekmeye başlaması nedeniyle, ikinci yarıya Semih-Tuncay değişikliği ile başlayan Fenerbahçemiz, taraftarlarının da benim böylesini bu sene hiç görmediğim inanılmaz-muhteşem-anlatılamaz desteğini arkasına alarak muhteşem bir başlangıç yaptı.

Yanan meşaleler ve maytaplar arasında 55000 yürek omuz-omuza Kadıköy’ü inletirken, Semih sahneye çıktı ve tribünlerdeki destek tezahuratlarını GOOOOLL nidalarına çevirdi. Henüz daha dakikalar 47’yi gösteriyordu ki, kornerden gelen topu arka direğe gönderen Selçuğun pasını çok iyi değerlendiren Semih takımımızı beraberliğe taşıyan golü attı; 1-1.

Attığımız golün ardından tribünlerde son şampiyonluğumuzdaki 4-3’lik antep maçını andıran görüntüler oluştu. Bu atmosferin süreceği, bu tribün baskısına, Fenerbahçenin bu baskısına ankara ekibinn daha fazla direnemeyeceği belliydi artık.


2-1 OLDU:

Dakikalar 53’ü gösteriyordu ki, bu defa sahneye Van Hooijdonk çıktı, ve haftalardır frikikten gol atma konusundaki sessizliğini ceza sahasındaki futbolcularımızın yarattığı karambolden de istifade ederek sona erdirdi. Pierre attığı bu golle ligdeki 5.nci frikik golünü atarken, aynı zamanda toplamda da 21.nci golünü atmış oluyordu.

İkinci yarının başlamasıyla birlikte 8 dakika içerisinde gelen iki golle 0-1’lik mağlub durumdan 2-1 galip duruma geçen ekibimiz oynadığı futbolla tribünleri sarhoş ederken, tribünlerde onlara verdiği inanılmaz destekle karşılık veriyordu.

2-1 öne geçtikten sonra vites küçülten ekibimizde Hooijdonk ikinci yarıda orta sahada oynarken, takımımızın sahadaki dizilişi de şu şekilde oluştu; Volkan, Ali-Luciano-Tomas-Ümit, Mehmet-Van Hooijdonk-Selçuk-Aurelio, Semih-Nobre.

Bu dakikadan sonra özellikle Semih-Nobre ve Mehmet’le gol arayan ekibimiz aradığı 3.ncü gole bir türlü ulaşamazken, Cem Papila’da 65.nci dakikada Semih’in ceza sahası içerisinde düşürülmesine seyirci kalarak skorun daha fazla açılmasına izin vermiyordu.

Cem Papila’nın yaptığı asistin ardından, yılmaz’ın attığı golle çılgına dönen ankara taraftarlarını bu dakikalarda sus-pus otururken gördük. Gerçi ‘ankara taraftarı mıdır; yoksa açılan bursa bayraklarından, trabzon bayraklarından da belli olduğu gibi anti-Fenerbahçe taraftarları mıdır bunlar’ diye de düşünmek lazım. Sus-pus olmuş bu topluluk bu dakikalarda tribünlerimizin inanılmaz görüntüleri ve takımımızın şipşak 8 dakikada işi bitirmesi karşısında ağzı açık kalmış bir halde maçı izlemeye başladı.

3-1:

88.nci dakikada kullandığımız köşe vuruşunda Van Hooijdonk, Papila’ya ve ankara kalecisine yapacak birşey bırakmadı, ve pürüzsüz bir kafa vuruşu ile skoru 3-1’e getirdi. Bu gol Pierre’in ligdeki 22.nci golü olurken, bizlere sanki birilerinin midesine oturmuş bir gol izlenimi verdi.

Golün ardından Mehmet’in yerine Servet’i, Nobre’nin yerine Rebrov’u oyuna alan Daum Tuncay-Semih değişikliği ile maçı almanın mutluluğu içerisindeydi. Semih’i karşılaşmadaki başarılı performansından dlayı tebrik ediyoruz. Belli ki, forma bulamadığı dönemde Semih gerçekten iyi çalışmış.

Semih’e tebrik var da, Ali’ye yok mu? Ali Güneş bir hafta sağda, bir hafta solda oynamasına karşın gerçekten inanılma bir performan sergiliyor. Zaten ilk yarının sonlarına doğru Fatih’in sakatlığı ile kaptığı formayı vermemesi de bundan değil mi?

Elbette Piierre’in oyun içerisindeki yönlendiriciliğini, kendisinin 2.nci golündeki şık kafa vuruşunu da unutmuyoruz. Baidoo’da yediği onca tekmeye karşın canını dişine takarak mücadele eden Nobre, orta sahada gösterişsiz futbolu ile takımı ayakta tutan Aurelio ve defansta istikrarlı futbolu ile Tomas da bu günün iyilerindendi.

Maçtan sonra stad hoparlörlerinden kulübümüzün yeni çıkan kasedinin parçaları çalınırken, taraftarlarımız ikinci yarıdaki muhteşem görüntülerin sevinciyle bu parçalara eşlik ediyordu.

ÖNÜMÜZDEKİ HAFTALAR:

Alınan 3-1’lik galibiyetle ligin bitmesine 2 hafta kala trabzon’un 2 puan önünde liderliğini sürdüren ekibimiz önümüzdeki hafta deplasmanda Denizli ile karşılaşacak. Ekibimiz son hafta da Malatya ile; maç sonunda şampiyonluk turu atmayı dilediğimiz bir karşılaşmaya çıkacak. Fenerbahçemiz bu maçlarını oynarken, liglerimiz önümüzdeki hafta oynanacak trabzon-gs maçıyla da bahsekonu takımlar için klasikleşen diyet ödeme görüntülerine sahne olacak.

Senelerdir, gs karşısında Fenerbahçe’ye karşı avantaj kazanması için maçlarını gs’a veren trabzon, şimdi de bunun karşılığını bekliyor. Nitekim gs cephesinden de bu beklentilerin cevapları gelmekte. Takım kaptanından tutun yöneticisine kadar gs’lıların içine düştükleri bu acınacak durumları; artık gs kelimesini duyduğumda bende tiksinti oluşmasına sebep olmakta.

Ancak ne dolaplar çevirirlerse çevirsinler, ne dümenlere girerlerse girsinler, şampiyonluğu terinin son damlasına kadar hak eden Fenerbahçe’min elinden alamayacaklar. Bu oyunları bu saatten sonra böyle şerefsizliklerle bile çevirmelerine izin vermeyeceğiz. Kupada bu oyunu oynadılar ve gençler maçında, ali aydın’ın hakemliği bırakmadan önce bizden rize maçının intikamını alırcasına yönettiği bir maç ile bizi saf dışı ettiler. Ama bu saatten sonra ne hakemler durdurabilir bizi, ne MHK, ne de federasyon; bu hafta Papila’nın da durduramadığı gibi.

Bekle Türkiye...
Türkiye şampiyonuna kavuşuyor, 2 hafta kaldı...








Copyright © 2004 www.fenerbahceliyiz.biz Tüm hakları saklıdır. ™