19.11.2006
Ulusoy'dan Tüpçü'ye Son Kıyak
Fenerbahçe 0-0 Beşiktaş
Türkiye Süper Ligi’nin 14’ncü haftasında Fenerbahçemiz Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy’un amca kızıyla evli Yıldırım Demirören tüpçüsünün başkanlığındaki Beşiktaş’la karşılaştı.

Karşılaştığımız takımın tanıtımını Futbol Federasyonunun hırsızlıkla yargılanan başkanından girip, beşiktaş’ın tüpçü başkanından çıkarak yaptım. Çünkü maça damgasını vuran kişiler ne Alex veya Tuncay, ne de Nobre veya Delgado; sadece ve sadece Ulusoy Federasyonunun bu maça tayin ettiği hakemler oldu. Başta Deivid’le kazandığımız gol olmak üzere sayısız pozisyonumuzu kesen Vedat Yüksel, Bahattin Duran ve Alper Ulusoy üçlüsünden oluşan hakem üçlüsü adeta 50000 kişiyi çileden çıkarmak, tüpçünün takımını Saraçoğlu’ndan mağlup olmadan kurtarmak için didinip durdular. 90 dakikanın sonunda da aldıkları beraberliğe deliler gibi sevinerek evlerine döndüler.


Vedat Yüksel Deivid'e "dur!" dedi
Maçtan Fotoğraflar için TIKLAYIN!
KENDİ YORUMUNU EKLE!

İş başında...


Ulusoy'u hesaba katmadı...


Deniz defansın açıklarını kapattı.


Volkan tek pozisyonda gole izin vermedi.

Maçtan Önce :

Son 5 senedir Kadıköy’e arkadan Ulusoy destekli gelen ve ite-kaka Kadıköy’den kaçan, bir yıl Ali Aydın , bir yıl Serdar Tatlı , bir yıl Bülent Demirlek, bir yıl Selçuk Dereli komedilerini bizlere izlettiren "tüpçünün takımı" Kadıköy’e yine beraberliğe yatmaya geliyordu.

6 puan gerimizdeki ve kaos içerisindeki Beşiktaş Kadıköy’e gelirken; yönetimlerinin takımdan en büyük isteği Tigana’yı kovmak zorunda kalmayacakları bir skorla Kadıköy’den ayrılmayı başarmalarıydı. Zira gönderilmesi 3 milyon 500 bin EURO civarında bir bedele mal olacak olan Tigana’yı göndermemek için Beşiktaş yönetimi her türlü yolu deniyor. Çarşı’yı bu yönde kullanarak Beşiktaş tribünlerini bölmeyi bile göze alan Beşiktaş yönetimi bu kafayla ancak bugünü kurtarır ve devre bitinceye kadar takımın yönetimine sahip olabilir. Sonrası tribün darbesi sonucu koltuğun devralınması… Bizden uyarması…

Uyarıyoruz, çünkü bugün başkanlıklarını yapan tüpçüyü göndermeseler de, bugün elde edebildiklerinin büyük çoğunluğunu borçlu oldukları Ulusoy başkanları hırsızlıktan başkanlığı yitirecek. Vizyonu olan geleceği düşünür, bugünü değil… Tabi Çarşı dediğimiz güruhun içinde vizyon bulmak mümkün mü o da ayrı bir konu.

Fenerbahçemiz :

Bu zorlu maçlar öncesinde Fenerbahçeli oyuncularımızı hiçbir anlamı olmayan bir milli maça çağırarak hafta arasında Rüştü’yü kaybetmemize sebep olan Fatih Terim’in kazığını yememizin ardından kaleyi Volkan devraldı.

Volkan, Önder-Edu-Lugano-Ümit, Deniz, Tuncay- Tümer-Appiah, Alex, Deivid onbiri ve 4-1-3-1-1 dizilişi ile çıktığımız karşılaşmada Uğur, Kezman ve Aurelio da sonradan oyuna giren isimler oldular.

Defansın önünü haftalardır devam eden performansından güç alarak Deniz’e teslim eden Zico, orta sahanın ortasını da Tümer’e teslim etti. Sırf Tümer’i oynatmak adına birkaç haftadır yerleşmekte olan oyun düzenimizin bozulmasından endişe ediyorduk ki, endişelerimizin gerçekleştiği bir maç yaşadık.

Birkaç hafta öncesinde geçen seneden hafızalarımızda kalan kanat organizasyonlarımıza geri dönmeyi başarıyorduk ki, solda Ümit-Tuncay, sağda Önder-Mehmet ikililerinin bozulmasıyla yeniden düşüşe geçen bir performans izlemeye başladık.

Dilerim Zico, kaybettiğimiz 2 puanı sadece hakemlere bağlamaz. Zira Fenerbahçe; hakemlerin adeta rakip takımın formalarını giydikleri nice maçta sahadan galibiyetlerle ayrılmış bir takım. Tribündeki taraftar sadece beşiktaş’ı değil, hakemleri de, ulusoy’u da yenmek ister; çünkü asıl terbiyeye ihtiyacı olan onlar…

İlk Yarı :

Kafesleri içerisindeki Beşiktaşlı taraftarların kendi seviyelerine yakışan, sadece küfür kelimelerinden oluşan tezahuratlarının duyulduğu ilk yarı Fenerbahçe taraftarlarının inanılmaz durgunluğuyla geçildi.

Yönetimin tribünün en ateşli iki grubu; GFB (Migros) ve KFY (Maraton) arasına getirip koyduğu deplasman takımı taraftarlarını buradan taşıyarak Migros tribünün diğer ucuna taşıması konusu sene sonunda üzerinde durulması gereken bir konu diye düşünüyorum. Zira iki tribün arasında organizasyonun sağlanamaması bütün maça yansıdı desek yanlış olmaz.

Fenerbahçemizin 10’ncu dakikada attığı golün yardımcı hakem tarafından sayılmamasıyla başlayan insanı çileden çıkaran kararlar zinciri ilk yarı boyunca devam etti.

23’ncü dakikada Deivid’in ara pasında ceza sahasında sağ ayağıyla kaleyi yoklayan Alex’in ardından, 31’nci dakikada da Appiah’ın arapasında ceza sahasına giren Önder rakip kaleyi yokladı ancak sayılmayan golümüzün ardından bu pozisyonlardan da tabelayı değiştirecek skor çıkmadı.



İkinci Yarı :

Her iki takım da ikinci yarıya oyuncu değişikliği yapmadan çıkarken Fenerbahçemiz ilk değişiklik hakkını 56’ncı dakikada sakatlanan Ümit’in yerine Uğur’u alarak yaptı.

Sert oyun ve hakemin saçma düdükleri sonucu devamlı olarak duraklamaların yaşandığı ikinci yarının adeta 20 dakikasının nasıl geçtiğini anlayamadık.

66’ncı dakikada Uğur’dan aldığı topla rakip kaleyi yoklayan Tuncay’ın şutunun ardından, 76’ncı dakikada da Tuncay’ın ortasına dokunamayan Alex’le inanılmaz bir gol kaçırdık.

Dakikalar ilerledikçe Beşiktaş’ın psikolojik olarak geri çekilmesinin de etkisiyle oyunun kontrolünü eline alan Fenerbahçemiz ilk yarıdaki görüntüsünden uzak bir görüntü çizmeye başladı.

Ancak hızlı gelişen Beşiktaş ataklarında pozisyonlar da vermedik değil. Deniz’in ve Volkan’ın önlediği iki pozisyon adeta “maç gitti” dedirten pozisyonlardı.

72’nci dakikada Deivid’in yerine sakatlıktan çıkan Kezman’ı oyuna alan Zico, 86’da da bugün kendisine ümit bağlayanların ümitlerini boşa çıkaran Tümer’in yerine Aurelio’yu aldı.

Son dakikalarda duran toplardan bulduğumuz pozisyonlardan da gol çıkaramayınca Beşiktaş yönetiminde depreme sebep olacak golü bulamadık.

Dileriz Zico da, orta sahada son haftalarda yaşadığımız sıkıntının sebeplerini görebiliyordur. Oyuncuları küstürmemek ve onların kadroda yer alma arzularını tatmin etmek adına milyonlarca Fenerbahçe Cumhuriyeti vatandaşını üzme hakkı kimsede olamaz…

Hakemler :

Başta fiyasko bir kararla sayılmayan golümüz olmak üzere sayısız hatalı düdük çalan hakem üçlüsü Türk futbolunda senelerdir değişmeyen bir yüzün; Haluk Ulusoy yüzsüzünün Şükrü Saraçoğlu’ndaki görüntüsüydü adeta.

İbrahim Akın’ın iki defa kendini komik ötesi biçimde yerlere atmasına, hatta bunun üstüne bas-bas itiraz etmesine seyirci kalan, ama itiraz eden Önder olunca eli hemen sarı kartına giden, Koray’ın elle top taşımasına tiyatro izleyicisi gibi seyirci kalan, Alex’in eliyle değmediği pozisyon için sarı kart kullanan basiretsiz bir hakem izledik Kadıköy’de.

Dileriz kendisi ve çizgilerdeki yardımcıları kukla olmayı en kısa sürede terk ederler…

Maç Sonrası :

Zavallılıklarını beraberliği deliler gibi kutlayarak gösteren Beşiktaş taraftarlarının sevinç çığlıkları arasında biten karşılaşma inanıyorum ki beşiktaş’a bu sene yeter de artar bile. Tişört yapar, forma satarlar bu beraberlik gecesini yaşatmak adına. Çünkü bu geceyle birlikte Runje’ye sarılıp, Tigana’yı göndermeyince ellerinde avuçlarında sadece ortaklık yapacakları bir galatasaray’ları kalacak o kadar.


Tuncay çok çalıştı, ama bu sefer olmadı.


Önder tavana asamadı.


Alex her iki devrede de gole çok yaklaştı, ama olmadı.


Bunun 10'da 1'i yeterdi.


Fenerbahçemizin bu maçla başlayan zorlu dönemi Perşembe akşamı Kadıköy’de Palermo, Pazar Trabzon’da TS, Perşembe İspanya’da Celta Vigo ve içeride galatasaray karşılaşmalarıyla devam edecek.

Zico dileriz iki hafta öncesinin takır takır oynayan takımının bugünkü takımdan farkını görebiliyordur. Bugün alınan beraberlik bizim için kısa vadede kayıp gibi görünse de, alınacak dersler alındığı takdirde Beşiktaş yönetimine tanınan kredinin uzatılmasını sağlaması sayesinde büyük bir avantaja dönüşecektir uzun vadede…

Palermo maçı ile başlayacak dönemde oyuncularımızda olmasına ihtiyaç duyduğumuz tek şey; inanç. Taraftarda da destek… Hani bugün tribünlerde bir türlü görmediğimiz şey…

Copyright © 2006 www.fenerbahceliyiz.biz Tüm hakları saklıdır. ™