16.12.2007
İşte Buna Bayram Denir  
Gençlerbirliği 1-2 Fenerbahçe 
Türkiye Süper Ligi'nin 16'ncı haftasında Ankara'da gs'li eski futbolcu Bülent Korkmaz'ın çalıştırdığı Gençlerbirliği ile karşılaşan Fenerbahçemiz Semih'in oyunun son çeyreğinde attığı gollerle 3 puana ulaştı ve ligde ilk yarının bitmesine bir hafta kala liderin 1 puan arkasında ikinciliğe yükseldi.  

Fenerbahçe Futbol Takımı geçtiğimiz hafta sonunda Galatasaray ve hafta arasında da CSKA Moskova karşısında aldığı galibiyetlerle taraftarlarını sevince boğmuştu. Galatasaray'la oynadığımız günlerde sevinç yaşamaya yıllardan beri zaten alışkındık. Nitekim artık o maç günlerini "Fenerbahçe Bayramı" olarak boşuna adlandırmıyoruz. Ancak CSKA Moskova ile karşılaştığımız 12 Aralık 2007 tarihinin Fenerbahçe tarihine ayrı bir bayram olarak geçmesine şüphesiz büyük bir ihtiyaç duyuyorduk. 

08 Aralık'taki muhteşem galibiyetin ardından, 12 Aralık'ta da işini PSV-Inter maçına bırakmadan muhteşem bir oyunla halleden Fenerbahçemiz ihtiyacı olan galibiyeti elde ediyor ve tarihinde ilk defa Şampiyonlar Ligi'nde gruptan çıkarak ilk 16'ya kalıyordu. Fenerbahçemiz grup karşılaşmaları sonunda sadece kendi tarihinin bir ilkini başarmıyor, aynı zamanda (topladığı 11 puanla) grup karşılaşmalarında en fazla puan toplayan Türk takımı ünvanını da eline geçiriyordu. 

Grup karşılaşmaları sonucunda oluşturulan altın onbirde; oyun kurucu olarak Alex'in, sol bek olarak Roberto Carlos'un ve teknik direktör olarak da Zico'nun bulunması Fenerbahçemizin başarılarını taçlandırıyor, İstanbul'daki karşılaşmada çaresizlikten futbol topunu kemirdiğini hatırladığımız Inter Milan'lı oyuncu Cambiasso'nun bir sonraki tur için "İspanyol takımları Fenerbahçe ile eşleşmek konusunda istekli olmasınlar. Herhangi bir takımı Fenerbahçe çok rahat çaresiz bırakabilir." şeklindeki açıklaması Fenerbahçe'mizin Avrupa'daki rakiplerimiz için neler ifade ettiğini açıklıyordu. 

Beşiktaş'ın intikamını almak için Porto'yu istiyoruz !

KENDİ YORUMUNU GÖNDER!

  Semih öyle bir koydu ki, öyle bir soktu ki... 

Alex
asistiyle sahnedeydi.
 
Aurelio'nun muhteşem oyununu muhteşem bir golle süslemesine kaleci Gökhan engel oldu.

Selçuk 'un yerini Kezman'a bırakması baskımızı arttırdı ve 2'nci golü getirdi. 

Rakiplerimiz 

Böyle güzelliklerle dolu bir hafta yaşıyorduk işte... CSKA Moskova'yı eleyen Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'nde ilk 16'ya kalmış; taraftarlar muhtemel rakipler Chelsea, Real Madrid, AC Milan, Barcelona, Manchester United, Sevilla ve Porto arasından rakip seçmeye çalışıyor, bir taraftan da artık ilk yarıyı lider olarak bitirebilmenin hesaplarını yapıyorlardı. Şüphesiz Fenerbahçe taraftarlarının tercihi bu turda FC Porto ile karşılaşmaktan yana. Böylelikle hem Beşiktaş'ın intikamını almak, hem de Sinan Engin'in "ben grupları değişmek isterdim" dediği şu grubun en güçlü takımını görmek istiyoruz açıkçası. Kuralar 21 Aralık 2007 günü yani Kurban bayramının 2'nci günü çekilecekmiş, bekleyelim görelim...

Peşkeştepe

Bir taraftan bunları yaşarken bir taraftan da; kimilerinin Seyrantepe, kimilerinin Aslantepe diye adlandırdığı; asıl adının Peşkeştepe olması gereken projenin temel atma töreninin yapıldığına şahit olduk CSKA maçının ertesi günü. Eğer benim cebimden galatasaray'ın maçlarını oynayacağı bu stadın inşaası için 5 kuruş fazla vergi çıkacaksa hakkımı helal etmem ve etmiyorum da. Dilerim bu hakkımın bedeli; gs'ın orada oynayacağı karşılaşmalarda yaşayacağı puan kayıpları ve hezimetler olur. "Üst kullanım hakkı sahibi" adı altında kiracısı olduğu Sami Yen'i devletin bir başka kurumuna yani TOKİ'ye devretme numaraları ile olayı katakulliye getiren GS Spor Kulübü uzmanı olduğu bu işi yine ustalıkla yerine getiriyordu.

CSKA Moskova'yı elediğimiz günün ardından evden işe giderken TEM'de Seyrantepe'nin yanından geçerken gördüğüm Türk bayrağı ve yanındaki gs bayrağı "yoksa dün gs mı Şampiyonlar Ligi'nde tur atladı" sorusunu kendi kendime sormama sebep olmuştu ki, sonradan; gs'ın UEFA Kupası'nda mücadele ettiği ve grubunda şu anda sonuncu olduğu aklıma gelince bu bayrağın neden dikildiğini daha iyi anlamış oldum. Buna eziklik diyorlar herhalde... 

Gelelim Maça :

Zico, Galatasaray karşısında gördüğü kırmızı kartla cezalı duruma düşen Deivid'in dışında kadroda değişiklik yapmamıştı. Deivid'in yerine ilkonbirde şans bulan Kazım doğrusu şansını iyi değerlendirdi diyemeyeceğim. Nitekim Zico da bunun sonucunda kendisini ikinci yarıda Ali Bilgin'le değiştirdi. 

Galatasaray karşılaşmasında ilk yarıda çok kötü bir performans sergileyen ve ikinci yarıda yerini Vederson'a bırakan, ancak buna rağmen Zico'nun kendisine CSKA maçında forma şansı verdiği ve bu şansı sergilediği performansla çok güzel değerlendiren Uğur Boral da bu karşılaşmada Kazım gibi beğenilmeyen oyuncularımız arasına girdi. Sadece gol atmayı başaramamız değil aynı zamanda ilk yarıdaki tempomuzu da kaybetmemiz üzerine 61'nci dakikada Kazım ve Uğur'u kenarı alarak Ali Bilgin ve Vederson'u oyuna alan Zico bu değişikliklerle Fenerbahçemize 3 puanı getirdi. 

Şüphesiz Zico bunu tek başına başarmadı. İlk yarıda etkili bir oyun sergilemesine karşın yediği şanssız bir golle yenik duruma düşen ve Gençlerbirliği'nin sertliğinden bir türlü kurtulamayan Fenerbahçemiz Roberto Carlos'un frikiğinde, Semih'in net pozisyonunda ve Aurelio'nun aşırma vuruşunda hep kaleci Gökhan'a takıldı. Gençlerbirliği oyuncuların "voleybol oynaması"nın da serbest olmasıyla Fenerbahçemiz ilk yarıda golü bulmayı başaramamıştı. 

Ancak ikinci yarıdaki değişikliklerle 60'ncı dakikadan itibaren yeniden oyuna ağırlığını koyan Fenerbahçemiz Semih'in "öyle bir koydu ki, öyle bir soktu ki" dedirten muhteşem golüyle beraberliği, karşılaşmanın bitmesine 5 dakika kala attığı kafa golüyle de galibiyeti elde ediyordu. 

İlk yarıda "voleybol"a, ikinci yarıda da "karate"ye izin veren Yunus Yıldırım, ikinci yarıda Gökhan Gönül'ün ceza sahasında indirilmesinde karate kurallarına göre kararını veriyor ve oyunu devam ettiriyordu. 

Bülent Korkmaz yönetimindeki bir takımdan açıkcası bundan farklı bir performans beklemiyordum. "Varınla yoğunla sertliğe başvur", "sahada kazanmak için elinden ne geliyorsa yap" felsefesinde olduğunu kendisini tanıyan herkes bilir. Beni şaşırtan bu anlayıştaki bir insanın Lugano ve Kazım'ı teknik direktörümüze terbiyesiz oldukları için şikayet etmesi oldu. Futbolcuların terbiyeleri hakkında konuşması gereken kişiler hakkında bir liste yapsak, Bülent Korkmaz kaçıncı sırada gelir kimbilir... 'Listeye giremez ki' diyenlerinizi duyar gibiyim. 

Hayırlı Bayramlar :

Fenerbahçemiz Trabzon karşılaşması öncesi sarı kart gören Lugano ve Edu'yu kaybettiği ama çok öenmli bir 3 puan kazandığı bu karşılaşmayı tamamlarken taraftarlarına da güzel bir bayram hediyesi veriyordu. Geçen hafta Galatasaray maçıyla başlayan ve CSKA maçıyla devam eden, son olarak başkentte taçlanan yükselişimiz Fenerbahçemizi bayram öncesi ligde ikinciliğe taşıdı. Dileriz bayram sonrası da liderliğe taşır...

Önümüzdeki hafta sonunda oynayacağımız Trabzonspor karşılaşmasında yine en büyük kozumuz Alex de Souza olacak şüphesiz. Hani 14 Şubat 2007 tarihinde oynadığımız AZ Alkmaar karşılaşmasında stadımızda yuhalanan futbolcumuz... O gün basının gazına gelen tribünler tarafından yuhalandı; şimdiyse bize bayramlar yaşatıyor, ve onu bütün Avrupa alkışlıyor. Ders almak lazım!

Herkese hayırlı bayramlar... 

İlk yarıyı; Kadıköy'e en son 2 Aralık 2005 tarihinde gelen Trabzonspor'u yenerek kapatmak istiyoruz.

16.12.2007
Herşeye Rağmen İyiler Kazandı... 
Fenerbahçe 2-1 Gençlerbirliği
Türkiye'nin tek gurur kaynağı Fenerbahçemiz Galatasaray ve CSKA maçlarından başarıyla çıktıktan sonra ligde zorlu Gençlerbirliği deplasmanındaydı. Ancak maçı zorlu hale getiren Gençlerbirliği'nin sahadaki üstünlüğünden çok Fenerbahçemiz'in kafa olarak maça hazır olmaması ve hakem Yunus Yıldırım'ın başarısız performansının buna katkısıydı.

İlk 11'de CSKA maçından farklı olarak cezalı olan Deivid yerine Kazım'ın bulunduğu bir kadro aslında teknik direktörümüzün maça nasıl baktığını gösteriyordu. (Volkan, Gökhan-Lugano-Edu-Carlos, Kazım-Selçuk-Aurelio-Uğur, Alex-Selçuk) Ancak bu kadro beklentilerin aksine hızlı başlayamadı. Maçın 10. dakikasında kalemizde gördüğümüz gol de Fenerbahçemiz'in kendine gelmesi için bir işaret oldu. Ancak Fenerbahçemiz Gençlerli futbolcuların sertliği karşısında Hakem Yunus Yıldırım'ın da katkılarıyla ezilen taraf oluyordu. Fenerbahçeli futbolcuların sertliğe sertlikle cevap verememesinin altında ne vardı sorusunun cevabı maçın bir özeti olarak algılanabilir. Şahsi kanaatim; Fenerbahçelilerin en ufak şarjının Gençlerbirliği futbolcularının kasaplığıyla bir tutulması ve birçok maçta karşılaştığımız tutarsız kararlar futbolcularımızın konsantrasyon eksikliğinde başrol oynuyor.

  Semih 9 gole ulaştı.

KENDİ YORUMUNU GÖNDER!

Zico'nun her hamlesi gol getirdi.

Yunus Yıldırım hep ön plandaydı.

Ali Bilgin maça hareket getirdi.

Zico'dan Sihirli Dokunuşlar

İlk yarının son dakikalarına doğru canlanmanın başladığı Fenerbahçemiz'de futbolcuların devre arasında Zico'dan alacakları destekle ikinci yarıda galibiyete ulaşacağını temenni ediyorduk. Devre arasından sonra 60. dakikaya kadar çok ciddi bir kıpırdanma göremeyince Zico'nun değişiklikleri sahneye çıktı. Önce kanat oyuncularımız Uğur ile Kazım'ın yerlerine Vederson ve Ali Bilgin'in girmesi ilk kıpırdanmaları getirdi. Ardından Semih'in sol ayağıyla uzak mesafeden attığı aşırtma gol maçın seyrini değiştirdi. Rüzgarı arkasına alan Fenerbahçemiz'in önünde futbolun tüm çirkefliklerini sergileyen Gençlerli futbolcuların profesyonellik adı altında yaptıkları yaptıkları eylemler vardı. Ancak bu tavırları 180 derece tersine çeviren Kezman'ın oyuna girmesiyle rakip ceza sahasına kamp kuran Fenerbahçe'nin Semih'in kafasından bulduğu gol oldu. Yerden kalkmak üzereyken birilerinden direktif alıp kış uykusuna yatan Isaac, top toplayıcıya topu atmamasını bağıran daha maçın ilk yarısında zaman geçirme çabasında olan kaleci Gökhan gitmiş yerine futbol oynamak isteyen bir futbolcu topluluğu gelmişti.

Hakemler Buzdağının Görünen Kısmı

Fenerbahçemiz'in de maçta şiir gibi futbol oynadığını söylemek güç. Ancak olası bir puan kaybında "Futbolcuların Suçu" tezini öne sürmek olaylara farklı pencerelerden bakamamanın bir sonucu olabilir. Öyle ki, maçın geneline baktığımızda gördüğümüz kart istatistikleri maçın her iki takım açısından da aynı sertlikte kıran kırana geçtiğini gösterirken gördüklerimiz farklı şeyler söylüyor. Bir tarafta rakibin sinirini bozmak için topla alakası olmayan ve süreklilik arz eden fauller, diğer tarafta ise sıradan ikili mücadelelerdeki basit fauller aynı kategoride değerlendiriliyor. Üstüne üstlük ilk yarıda Lugano'nun gereksiz yere rakibini tutarak gördüğü sarı kartın tıpkısının aynısı ikinci yarıda sarı kartı bulunan Kerem tarafından yapılırken posizyonun kartsız geçiştirilmiş olması yönetimdeki çifte standardın en belirgin örneği olarak göze çarpıyordu. Dahası bu pozisyonun ardından sinirlenen Zico'nun itirazını ekrana yansıtan Licktv yetkililerinin bu feveranın sebebini tekrar ekrana getirmemesi karşımızdaki cephenin boyutunun hakemlerle özetlenemeyecek kadar büyük olduğunu gösteriyor. İşte karşımızdaki bu cephe bizim kenetlenmemiz için en önemli sebeptir.

Sarı Kartlar: Dk. 2 Tolga, Dk. 66 Kerem, Dk. 89 Engin, Dk. 90 Tuna, Dk.90 Burhan

İlginç bir istatistik sarı kartlarda göze çarpıyor. Teknik direktör Bülent Korkmaz'ın karakterinin yansımasını gördüğümüz Gençlerbirliği takımının aldığı 5 sarı karttan 4'ünün yenik duruma düştükten sonra gelmesi burnumuza eyyam kokularını getiriyor. Maçın 2. dakikasında Tolga Doğantez'e gösterilen haklı ama sembolik sarı kartın ardından teknik kapasitesi yüksek oyuncularımızı yerlerde süründüren acımasız hareketler cezasız bırakılırken, Gençlerbirliği futbolcularının çirkeflikleri nedense Fenerbahçe'miz öne geçince mi göze batmaya başladı? Yoksa bu son dakika kartları istatistiklerde bir denge kurma amaçlı planlı hamleler miydi?

Tuna adındaki futbolcu ceza sahasında ilk yarıda elle oynarken, ikinci yarıda da Gökhan'ı yere indirirken gözlerine perde çekilen hakemleri anlamaya çalışıyorum Bu alıştığımız kararlar trajik bir şekilde Fenerbahçe maçlarına özel yazılı olmayan yeni futbol kurallarının yazıldığı düşüncesini akıllara getiriyor. İşin ilginci Fenerbahçe taraftarı da ortama ayak uydurma eğiliminde. Penaltı verilse kimsenin ses çıkaramayacağı pozisyonlara "Buna penaltı verilmez" şeklinde yaklaşabiliyorlar. Bu düşünceyi garip kılan da diğer maçlardaki kararlarla Fenerbahçe maçlarındakiler arasındaki uçurum.


Neticede Fenerbahçemizin dahili ve harici etkenler nedeniyle istediğini yerine getirmekte zorlandığı bir maçtan 3 puanla ayrılmasının mutluluğunu yaşıyoruz. Semih'in gollerle süslediği başarılı futbolu Fenerbahçe'nin önümüzdeki günlerde alacağı bazı kararları nasıl etkileyecek bilemiyorum ama taraftarlar arasında da bolca prim yapan devre arasında çok kaliteli bir santrafor transfer edileceği söylentilerinin bu performans neticesinde bir soru işareti halini aldığını söylemek gerekir. Bir hamle yapılacaksa bunun Şampiyonlar Ligi şampiyonu olmak gibi ayakları yere sağlam basmayan bir hedef için yapılmaması en büyük öncelik olmalıdır. Çünkü Fenerbahçemiz bu sezon Avrupa arenasında beklentilerin çok ötesinde başarılı olmuştur. Bu dakikadan sonra Avrupa'da başarı amacıyla yapılacak bir transfer takım içerisindeki havayı bozabileceği gibi bu tarz hamleler uzun vadeli planlar yapan, vizyon sahibi yönetimizden de beklenen hamleler değildir.

Avrupa'da başarı başarımızın kreması olacaktır, arka planda dönen oyunları gören bir Fenerbahçeli için Türkiye Ligi'nde alınan şampiyonluk Avrupa'da başarılı olmaktan daha değersiz kabul edilemez. Bu doğrultuda devre arasındaki transfer planlarının odağında bu temel kulvardaki kadro derinliğini sağlamak olmalıdır ve takım içi dengeler göz ardı edilmemelidir.

Devre arasına girmeden önce son maçımızda Trabzonspor ile karşılaşacağız. Ersun Yanal ve Gökdeniz'in dokunuşlarıyla son haftalarda kendini bulmayan Karadeniz ekibi karşısında savunmanın göbeğinde cezalı duruma düşen Edu ve Lugano olmayacak. İnşallah ilk yarıyı bu zorlu maçtan alacağımız 3 puanla kapatır ve Avrupa maçlarının da olmayacağı bir dönemde şampiyonluk yolunda ihtiyacımız olan avantajı elde ederiz.

Copyright © 2007 www.fenerbahceliyiz.biz Tüm hakları saklıdır. ™