20.01.2008
Fenerbahçe Ders Verdi  
Gaziantep 0-5 Fenerbahçe
Alex'in yerini Ali Bilgin'e bırakarak oyundan çıktığı Trabzonspor karşılaşmasının ikinci yarısından beri Fenerbahçemiz sergilediği futbolla taraftarlarını bir türlü memnun edemiyordu. Trabzon (3-2) maçının ikinci yarısıyla başlayan, kupada Kayserispor (0-0), ikinci yarının ilk haftasında İBB (2-2) karşılaşmalarıyla devam eden ve Kadıköy'de Şanlıurfa'yı 3-2 mağlup ettiğimiz karşılaşmayla sona eren dönemde Fenerbahçemiz "Papaz hergün pilav yemez" misali rakiplerini ezmeye ara verince bir telaş sardı ortalığı.

Trabzon maçındaki skor avantajı, dondurucu soğukta oynanan Kayseri maçında beraberliğin gruptan çıkmak için yeterli görülmesi Fenerbahçemizin temposunu düşürmesine neden oldu. Kimi yazarlarımız "Fenerbahçe Alex'siz oynayamıyor" diye yazarken, kimileri de futbolcuları hedef göstererek "maç seçiyorlar, oynamıyorlar" diye yorum yaptı. Boşuna dememişler "Kurt dumanlı havayı sever" diye. B.Şehir Bld. maçında 2-0 geriye düşmesinin ardından son 8 dakikada skoru 2-2'ye getirmesi ve taraftarlarının kendisini adeta yalnız bıraktığı Şanlıurfa karşılaşmasında 3 gol atması da bu oyna(ya)mayan takımı kurtların saldırılarından kurtaramadı. Kurunun yanında yaş da yanmamalı diyorum ve "Kızını dövmeyen dizini döver" düşüncesiyle, tamamen Fenerbahçe sevgisiyle yorum yapan yazarları yukarıdaki satırlarda söylediklerimden ayrı tutuyorum. 

Alex'siz Fenerbahçenin Alex'li Fenerbahçe'yle bir olmadığı açık. Ama Alex'in olmadığı karşılaşmalardaki açığımızı gidermek için gittiği başkent takımında tutunamayan eski bir gs'li oyuncudan veya onun benzerlerinden medet umulması bana "Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler" sözünü hatırlatıyor. Siz siz olun böyle "aksayanla aksak, suya gidenle susak" olanlardan olmayın. Unutmayın ki "gel demek kolay, git demek güçtür"...

  Alex Fenerbahçe'yi farka uçurdu. 

Şanlıurfa Maçından Fotoğraflar için TIKLAYIN...

KENDİ YORUMUNU GÖNDER!

Appiah'ı bir daha göremeyecek miyiz? 

Ulusoy'suz günlere...

Carlos Urfa maçında sahanın en iyisiydi.

Kemal Antep'i seviyor.



Appiah-Maldonado & Kezman-Ronaldo:

Appiah'a doktorları tarafından hafta arasında "futbol oynayamama" tehlikesi olduğuna dair bir rapor verilmesinin ardından kulüp yönetimi Appiah'la bir görüşme yaparak sözleşmesini askıya almış ve Şili'li Maldonado'nun transferi için harekete geçmişti. Alex'in ve Deivid'in eski takımları Cruzerio'dan arkadaşları olan Maldonado'nun Fenerbahçemize adaptasyon sürecini de çabuk atlatacağını düşünüyor ve Sevilla karşısındaki tur şansımızın bu transferle birlikte artmış olacağına inanıyorum. 

Fenerbahçe camiasında bir diğer beklenti de Kezman'ın Ronaldo'yla veya bir başka forvetle değiştirilmesi yönünde. İnişli-çıkışlı bir performans sergileyen ve tribünlerin bir kısmıyla barışık, bir kısmıyla küs bir halde maçlara çıkan Kezman'ın en büyük ihtiyacının motivasyon olduğu açık. Takımdaki diğer yabancıların hepsinin Güney Amerikalı olması belli ki Kezman'ın kendisini yalnız hissetmesine neden oluyor. Fenerbahçemizin hem Avrupa'da tur atlamak ve Türkiye'de kupalara uzanmak için, hem de Kezman'ın piyasasının düşmemesi için Kezman'ın gollerine ihtiyacı var. Alex'in Semih için söylediği sözün bütün futbolcularımız için geçerli olduğundan yola çıkarak ben de "Kezman'ın iyiliği Fenerbahçe'nin iyiliğidir." diyorum ve Fenerbahçe forması giydiği sürece kendisini desteklemeye devam edilmesi gerektiğine inanıyorum.

Futbol Federasyonu Seçimleri:

İBB Spor Başkanı ve Kayserispor Başkanı'nın Haluk Ulusoy için "görevi ihmal" suçlamasıyla savcılığa yaptıkları suç duyurusuyla başlayan süreçte; nihayet bu hafta arasında seçim kararı alındı. Futbol Yasası'nda yapılan değişiklikler sonrası koltuk korkusu ile 'en son' tarih olan 3 Ocak'a kadar toplaması gerektiği halde Futbol Federasyonu Genel Kurulu'nu toplamayan Haluk Ulusoy'dan artık 14 Şubat 2008 günü kurtuluyor olacağız. Namaza meyli olmayanın kulağı ezanda olmazmış. Seçimden korkan Ulusoy'un Futbol Yasası'ndaki değişiklik gereği toplaması gerektiği halde Genel Kurulu toplamamasının sebebini çözmek çok da zor değil. 

1997 yılında seçilen Abdullah Kiğılı başkanlığındaki Futbol Federasyonu yönetiminde yer alan Haluk ağa o seçimden 2 ay sonra naklen yayın ihalesini bahane ederek başkan Kiğılı'nın istifa etmesinin ardından Spordan Sorumlu Devlet Bakanı'nın yurt dışında olduğu bir zamanda, istifanın ardından bir gecede Futbol Federasyonu başkanlığına atanmış ve o gün bugündür Türk futbolunun belası olmuştu.

Başarıları kendisine, başarısızlıkları başkasına mal etmekte üzerine kimseyi tanımadığım sayın Ulusoy'un geleceğini siyasi arenada gördüğümü tahmin ederek bu konuyu kapatıyorum. Başkanlıktan olmaması için futbol federasyonu başkanlarına getirilen "üniversite mezunu olma şartı" bile iptal edilmiş bir kişi sayın Ulusoy! Durmazsam sabaha kadar yazar yine de kendisine olan öfkemi bitiremem herhalde.

Fenerbahçe 3-2 Şanlıurfa :

Futbol gündeminde yaşanan bunca hareketliliğin yanında futbol takımımızda pek de bir hareketlilik yoktu hafta arasında. Açıkcası tribünlerde de hareket yoktu ki... Urfa maçında bilet fiyatları senenin en düşük seviyesindeydi. Yine de senenin en az ilgi gösterilen karşılaşması olarak kayıtlara geçmekten kurtulamadı. Sadece 2000 biletli seyircinin geldiği bir karşılaşmaya kombineli taraftarlarımız da rağbet etmeyince Fenerbahçemiz üzücü bir şekilde boş tribünlere oynamak zorunda kaldı. 

Nasıl Urfalı taraftarlar Fenerbahçe tribünlerine göre karşılaşmaya daha çok ilgi gösterdiyse, Urfalı futbolcular da sahadaki futbola Fenerbahçelilerden daha çok ilgi gösterdiler. Maç öncesi her iki takım taraftarlarının diğer takımı tribünlere çağırarak alkışlaması ve başarı dilemesi bunca yıllık futbol seyirciliğimde ilk defa gördüğüm centilmenlik örnekleriydi. Urfa tribünlerindeki "Şampiyonlar Liginde Başarılar Dileriz" pankartları ve taraftarlarının centilmenlikleri Urfalıların Saracoğlu'nda gönülleri fethetmelerini sağladı. 

5 gollü gecede ilk golü bulan ve 1-0 öne geçen, ancak daha sonra skoru koruyamayarak 3-1 yenik duruma düşen; ancak yine de oyundan kopmayan ve hiçbir zaman oyunu çirkinleştirmeyen Urfa ekibi, son dakikalarda skoru 3-2'ye getirerek Fenerbahçe tribünlerine "yoksa?" dedirtmelerine karşın maç sonunda boşuna alkışlanmadılar. Nedeni; Urfalıların sadece futbolla ilgilenmeleriydi... 

Selçuk, Kezman ve Vederson'la bulduğu gollerle galibiyete ulaşan ve puanını 5'e yükselten Fenerbahçemiz 23 Ocak 2008 tarihinde Alanya'da yapacağı Alanyaspor karşılaşmasından galibiyetle ayrılmasının ardından gruptan birinci çıkıyor olacak. Fenerbahçemize Urfalılara yaşattığı heyecan için onların adına teşekkür ediyor, bu sene Türkiye Kupasında da mutlu sona ulaşmayı diliyoruz.

 

Gaziantep 0-5 Fenerbahçe :

Alex'in takımdan ayrıldığı Trabzon maçının ardından 3 karşılaşma sonra Alex'ine kavuşan Fenerbahçemizin rakibi G.Antep'ti. Sırasıyla oynayacağımız Antep-Alanya-Sivas deplasmanlarında en çok ihtiyacımızın olduğunu düşündüğümüz Alex'in Antep'te takıma katacaklarını merak ediyorduk ki, karşımıza yıllar önce Antep'ten transfer ettiğimiz ancak bir türlü kendini sakatlıklardan kurtaramayan Kemal'imiz çıktı. 

Kemal önce muhteşem bir gol attı, eski kalecimiz Oğuz'u avladı. Ardından ikinci golümüz öncesi Semih'i muhteşem bir pasla kaleciyle karşı karşıya getirdi ve Semih'in yarattığı pozisyonda Roberto Carlos-Alex ortaklığı Fenerbahçemize 2'nci golü getirdi. Ardından Kemal sağdan kesti, Antep defansı kendi kalesine attı ve ilk yarı 3-0 Fenerbahçemizin üstünlüğüyle tamamlanırken şüphesiz Kemal en fazla öne çıkan oyuncumuz oldu. Ve de Alex de Souza oldu elbette. 

Hatırlıyorum da Oktay'ın Antep'te oynadığı zamanlardaydı, Antep bizi 5-1 yenmişti o stadda. Aklıma geldi, içimden biz de 5 atalım dedim devre arasında. Önce Alex'in getirdiği topta Uğur'dan aldığı topla skoru 4-0'a, ardından da ceza sahasında tavana astığı füzeyle 5-0'a getiren Deivid de Souza oldu.

Zico devre arasındaki isteğimi işitmiş olacak ki, 5-0'ın ardından "eğilen baş kesilmez" dedi ve 70'nci dakikada Kezman'ı aldı oyuna :) Ve karşılaşma 5-0 sona erdi. 

Koparılan onca yaygarayı sona erdirdi Fenerbahçe. Şimdi yarın "Alex'le Fenerbahçe çok FARKLI" türünden başlıklar okursunuz gazetelerde. Kazandık ya hakemin vermediği penaltıyı yorumlayanı falan da zor bulursunuz köşe yazılarında ve TV programlarında. Kamil Abitoğlu'nun 0-0'ken vermediği penaltıyı geçen sene Fenerbahçemizin kazandığı tek penaltıyı çalan hakem olmasına bağlıyorum. Herhalde içinden "Koltuk derdindeki Ulusoy zaten sinirli, daha fazla sinirlendirmeyeyim" diye geçirdi de vermedi; anlayışla karşılıyoruz! 

  Böyle boş kalmasın ! 
(17 Ocak 2008, Fenerbahçe - Ş.Urfa)


Şimşek çakmadan gök gürlemezmiş. Dilerim Fenerbahçemizin Antep'teki bu çıkışı çakan şimşeğimiz olur ve gürlememiz de lig sonuna kadar sürer. 

Son olarak; Basketbol ligindeki en kuvvetli şampiyonluk adayı olan Fenerbahçemizin; eksiklerimize rağmen şampiyonluk adaylarından Efes Pilsen'i 78-70 yenmesiyle pazar gününü çifte bayramla geçirdik. Efes'e karşı üst üste 8 maçtır galip gelen Fenerbahçemiz Efes Pilsen'i de adeta "Basketbol ligindeki galatasaray'ımız" haline getirdi. Kul azmayınca Hak da yazmazmış. Anlaşılan azdılar ki, kaderleri böyle yazıldı ;) 

Copyright © 2008 www.fenerbahceliyiz.biz Tüm hakları saklıdır. ™