05.03.2008, Çarşamba
Her Yerde Fener !
Sevilla 5-5 Fenerbahçe (3-2)
04 Mart 2008 günü İspanya'nın Sevilla kentinde sahaya çıkan Fenerbahçe Profesyonel Futbol Takımı oyuncuları Fenerbahçe tarihinde yeni bir ilke imza attılar. 

İstanbul'da 3-2 mağlup ettikleri Sevilla'yı deplasmanda daha 10'ncu dakikasında 2-0 geriye düştükleri karşılaşmada eleme başarısını göstererek Fenerbahçeyi tarihinde ilk defa Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale yükselttiler.  

Lyon'u eleyen Manchester United, Celtic'i eleyen Barcelona, Milan'ı eleyen Arsenal, Olympiacos'u eleyen Chelsea, Real Madrid'i eleyen Roma, Porto'yu eleyen Schalke çeyrek finale çıkan diğer takımlar olurken, son çeyrek finalist de Inter Milan-Liverpool (0-2) karşılaşmasının ardından belli olacak. 

Zaferin ardından Fenerbahçe taraftarları coşkularını sabaha kadar yaşarken, ertesi gün önce Sabiha Gökçen'de, ardından da Abdi İpekçi'de coşkularını devam ettirdiler. Sabiha Gökçen Havaalanı'nda kahramanları omuzlarda taşıdılar... Ardından Abdi İpekçi'deki Fenerbahçe Ülker-Aris maçına koştular, Kıraç'la coştular. Aris karşısında alınan 60-59'luk mağlubiyete rağmen tıka basa dolu Abdi İpekçi'den takımlarını alkışlarla uğurladılar... 


İlk maçtaki 3-2'lik 
skor çeyrek finali Fenerbahçemize getirdi.

Fenerbahçe Ülker - Aris TT Bank Maçından Fotoğraflar için TIKLAYIN...
KENDİ YORUMUNU GÖNDER!



Abdi İpekçi tarihi günlerinden birini yaşadı.


Fenerbahçe'nin ATATÜRK'ü !

Deivid Şampiyonlar Ligi'ndeki 4'ncü golünü kaydetti !  

Şampiyonlar Ligi asist lideri !

Önce dibe,
sonra zirveye !

"Her Yerde Fener !" diye boşuna atmadık yazının başlığını. Bugün ne tarafa baksanız Fenerbahçeyi görüyorsunuz. Futbolda, erkek ve bayan basketbolda, erkek ve bayan voleybolda, kürekte, yelkende, boksta, yüzmede, atletizmde, masa tenisinde... Yer aldığı bütün branşlarda Fenerbahçe zirve mücadelesinde. Profesyonel takımda elde edilen başarılar kadar amatör branşlardaki başarıların da takipçisi bir büyük spor kulübü Fenerbahçe. Kısacası; tek büyük spor kulübü Fenerbahçe !

Dün 90'ncı dakikada Aurelio havada parande atarak ceza sahasında o topu uzaklaştıramayabilirdi. Ve kibir deryasında yüzen Sevilla'nın oyuncularından biri -ilk on dakikanın ardından ancak son 5 dakikada üstüne gelebilidikleri- Fenerbahçe'yi saf dışı bırakacak golü atabilirdi. Ama bu durum bir önceki paragrafta yazdıklarımı değiştirmezdi. Fenerbahçe dün elenmiş olsaydı da Türkiye'nin üzerinde bir kulüptü, elediğinde de Türkiye'nin üzerinde olan bir kulüp. Fenerbahçe bu devrimi son 10 yılda yaşadı. Kimileri bu devrimi engellemek ve bu gerçeği reddetmek istedi ama Türkiye tanıklık etti ve devrim gerçekleşti.

Biliyoruz ki tarihin her döneminde değişim var olduğu gibi bundan sonra da var olacak. Fenerbahçemiz değişmeye devam edecek. Ancak unutmamalıyız ki; stadıyla, Fenerium'uyla, tesisleriyle Fenerbahçemize çağ atlatan, "Fenerbahçe ve diğerleri" sözünün Türk spor literatürüne girmesine sebep olan bu değişim Türkiye'nin gerçeklerine uygun bir şekilde şekillenmeye devam etmeli !

Rahmetli İslam Çupi yıllar önce "Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz." diye yazarken gerçek Fenerbahçe büyüklüğünü bizlere göstermişti. Fenerbahçemizin "adı konamayan" büyüklüğünden habersiz olan bu kişiler şimdi sırf tur atladı diye Fenerbahçemize methiyeler düzüyorlar, büyüklük sıfatını layık görüyorlar. Kalsın !

"Bitmemiş bir maçın en tehlikeli yanı 'güven'in dozudur." diyen de Çupi'ydi. Unutamam 3-0'dan 4-3 aldığımız Galatasaray maçı yazısını. Eğer okumadıysanız mutlaka okuyun. Sevilla'da 5'nci dakikada Alves, 9'ncu dakikada Keita Volkan'ı avladıklarında onların gözünde Fenerbahçemiz artık iyiden iyiye küçümsenecek bir rakip, kalecisi Volkan da bir kovaydı. 1989 yılında Sami Yen'de Galatasaray'lı oyuncular hangi duygulara kapıldıysa, dün de Sevilla'lılar o duyguya kapılmışlardı işte.

Yaptığı hata sonrası faul yapan ön liberosu Selçuk daha maçın başında sarı kart görerek çökmüş, ardından üstüste akıl almaz goller yiyen kalecisi demoralize olmuş bir rakip... Sevilla için bu maç bir şov olmalıydı artık ! Oysa bilmiyorlardı ki karşılarında onuruyla, inancıyla, hırsıyla mücadele eden bir ekip vardı. Tribünde binler, evlerinde milyonlar; formasında ay-yıldızlı bayrağımızla mücadele eden bu sarı-lacivert'li inançlı askerlerle birlikteydi.  

Kenarda teknik direktörleri Jimenez nasıl bir havaya girdiyse, 2-0'ın ardından hala Gökhan'ın karşısında her pozisyonda hakemi aldatmaya çalışan Diego Capel de o havadaydı. Daha 10'ncu dakikada sahanın ortasında secde edenlere, secde edecekleri yeri ve zamanı bilmeleri gerektiğini dün geceden daha iyi hiç kimse anlatamazdı. 

Dün gece Kezman bir Sırp değildi, armasında Türkiye bayrağı bulunan bir Fenerbahçeliydi. Yoksa hemşehrisi Dragutinovic'i maç boyunca böylesi döver miydi ! Belki hiçbir şey üretemedi ama önce forvette, ardından sağ kanatta inanılmaz hırslı mücadele etti, bu başarının parçalarından biri oldu. 

Kadrusundaki Carlos, Deniz, Appiah, Maldonado gibi isimler olmadan çeyrek finale yükselen Fenerbahçemizin Sevilla'da sahada Volkan, Gökhan-Edu-Lugano-Vederson, Deivid-Selçuk-Aurelio-Uğur, Alex, Kezman ilk onbirdeki, Semih, Kazım ve Ali Bilgin de yedekten giren temsilcileriydi. 

Volkan ilk on dakikadan sonra kimbilir ne ağır hakaretler yedi. Diğer taraftan maç bittiğinde de sırf kurtardığı penaltılar sayesinde kahraman ilan edildi. Bir kaleci penaltı kurtardı diye, bir forvet gol attı diye kahraman olmaz, olamaz. Kahraman olmak mücadele etmekle olur, pes etmemekle olur, inat etmekle olur. Dün gece bizimkiler bunun için birer kahramandı !

Deivid'in 20'nci dakikada attığı gole Kanoute 41'nci dakikada cevap vererek skoru 3-1'e getirdiğinde inanın hiç umutsuzluğa kapılmadım. Çünkü bir gol uzatma demekti, uzatma demek uzatmada atılacak bir golle atlamak demekti ! 63'ncü dakikada Selçuk'un yerine Semih'i alan Fenerbahçemiz bu golü 81'nci dakikada Deivid'le buldu. Maçı uzatmaya götürecek skoru Fenerbahçemizin elde etmesini sağlayan bence Sevilla'ydı. Fenerbahçe kendisine alaycı gözlerle bakan 50bin kişiye ders veriyordu. Hatta bu dersi 90 dakikada bitirmek istemiyormuşcasına Vederson'la, Edu'yla, Alex'le, Aurelio'yla  goller kaçırıyor ve maçı önce uzatmaya, ardından da penaltılara götürüyordu. 

Kendi kalesine attığı gollerle Fenerbahçelilerin anlamsızca tepkilerine maruz kalan Edu bir de burada penaltılarda hayati bir penaltımızı kaçırınca elenmemiz durumunda Edu'nun başına gelebilecekleri aklıma getirmek istemiyordum asla. Çünkü izlediğimiz gibi takımımız inançlıydı, hırslıydı ve pes etmiyordu... Ama Saracoğlu'nda tribünlerimiz artık öyle değildi ne yazık ki ! 

Fenerbahçemiz İstanbul'da olsa belki 2-0 geriye düşmesinin ardından çeviremeyeceği maçı deplasmanda çevirdi dün gece. Bir zafer yaşattı Türkiye'ye. Güzel bir kura yeni zaferleri neden beraberinde getirmesin ki... 

Sevilla şehri dün gece anladı ki; "Fenerbahçe ile dalga geçilmez".

Durmak Yok, Yola Devam ! 

Fenerbahçemiz sene başındaki hedefine Avrupa'da ulaşmış olmanın mutluluğu ile İstanbul'a döndü ve iki haftada 5 puan kaybettiği Türkiye Süper Ligi'nde bu hafta sonunda oynayacağı Manisaspor maçını beklemeye başladı. 

Fenerbahçemizden önümüzdeki sene de bize başarıları yaşatmasını istiyorsak, Saracoğlu'nda artık maç seçmemeliyiz. Gelecek nesillerin "Fenerbahçe kazandığı için" Fenerbahçeli değil, "Fenerbahçe'liliğin kazanması için" Fenerbahçeli olması böyle başarılır ! Olay sadece stada gelmek değil, geldiğinde de hakkını vermekte ! "Parayı bastık; formamı giydik, kombineyi aldık. Sıra futbolcularda !" mantığı İslam Çupi düşüncesini öldürmesin ! 

Fenerbahçe'nin adı konamayan büyüklüğünü öldürür, yerine sadece galibiyetlerine sevinen, mağlubiyetlerinde küfreden seyircilerden oluşan bir güruhun büyüklüğünü yerleştirirsek 10 yılda gerçekleştirdiğimiz değişim çöpe gider !

Herkes bu problemi biliyor. Ama öyle bir hava var ki; körler sağırlar birbirini ağırlar ! İşte bu problemi görmezden gelirsek o zaman Kadıköy'de "in cin top oynar" !


Copyright © 2008 www.fenerbahceliyiz.biz Tüm hakları saklıdır. ™