13.05.2009
Bir Garip Maç

Beşiktaş 4-2 Fenerbahçe

Kötü geçen sezonun ardından teselli olabilecek Türkiye Kupası'nın bir kulpundan tutmuşken yine bıraktık. Son 5 yılda iki final kaybeden takımımız 6'ncı yılında Beşiktaş karşısında kaybedilen finallere bir yenisini daha ekledi. 4-2'lik sonuçla yenik ayrıldığımız karşılaşma ile finalde kupa kaybetme istikrarını sürdürüyoruz. Çeyrek asırdır kazanılmayan kupanın bir yıl daha kaybedilmesi bünyeden birşeyler götürmüyor. Zira bu finali değerli kılan rakibin Beşiktaş olması ve önümüzdeki sezonun Avrupa vizesini bitime 3 hafta kala alma şansıydı. Finalde kupayı kaybettiğimiz takım Ankaraspor olsa ve bugün ligi ilk 3'te bitirmeyi garantilemiş bir takım olsaydık tablo çok daha iyimser olurdu. Bu da Türkiye Kupası'nın Fenerbahçe için formalite veya bir araç olmasından kaynaklanıyor.

Neticede 26 yıldır alamadığımız kupayı almak için bir yıl daha bekleyeceğiz. Avrupa vizesi için de son 3 haftada elimizden geleni yapıp ligi daha üst sıralarda bitirmeye çalışacağız. 13 Mayıs gecesindeki kayıp bundan ibarettir. Asıl üzülecek bir konu varsa o da Avrupa'ya gitmek için Türkiye Kupası'na ihtiyaç duymamızdır. Bunun muhasebesi Fenerbahçe camiasının her kademesi tarafından yapılacaktır, yapılması gerekir.

Güiza Beşiktaş'a boş geçmiyor.

KENDİ YORUMUNU GÖNDER!

Gökhan kendisinden beklenmeyecek bir hatayla umutları kırdı.

Alex gününde değildi.

Aragones maçtan sonra basın toplantısı yapmadı.

Beşiktaş Rahatladı

Lig lideri Beşiktaş kendisini 8 puan geriden takip eden Fenerbahçe'nin bu sezon iki maçta da yendiği ilk takım olmuştu iki hafta önce. Şampiyonluğa giderken Fenerbahçe'ye önüne her geldiğinde yenilmek onlara buruk bir sevinç yaşatacaktı. Bu maçı onlar açısından da önemli bir hale sokan rakip takımın Fenerbahçe olmasıydı. Rakip Kayserispor olsaydı "kaybetsek de birşey olmaz" havasında geçecek bir maç, bu sezon karşısında hiçbir varlık gösteremediğin tarihin en başarısız Fenerbahçesi'ne karşı olunca işler tamamen değişiyor. Ligdeki maçı Beşiktaş almış olsaydı kupa maçına çok daha rahat çıkabilirlerdi. Neticede kupayı kazanmaktan çok Fenerbahçe'yi yenmenin verdiği haz Beşiktaşlıları sokaklara döktü. Çünkü bu galibiyet şampiyonluk için çıkılan son düzlükte onlara güven veriyor.

Ancak bütün bu hikaye bir tarafın sadece çok istemesiyle veya ihtiyaç duymasıyla gerçekleşen bir kurgu değil. Aksine İzmir'de iki hafta önceki derbi maçının bir benzerini izledik. Aradaki tek fark İnönü'de gerçekleşmeyen veya gole dönüşmeyen bireysel hatalar ve bunların sebep olduğu gollerdi. Aragones'in lig maçındaki kadrodan farklı olarak Yasin'in yerine Lugano'ya, kaleci Volkan Demirel'in yerine kupa maçlarında kaleyi koruyan Volkan Babacan'a ve Semih Şentürk'ün yerine de Alex'e forma vermesi maçın kaybedilmesinden sonra eleştirilmesi en kolay olan hamleleriydi. (Volkan B., Ali-Gökhan-Lugano-Carlos, Deivid-Selçuk-Emre-Uğur, Alex,Güiza) İlk gol henüz 6'ncı dakikada Volkan Babacan'ın bariz hatasından gelince Aragones'in ilk cesur hamlesi aleyhine döndü. İşin kötüsü Volkan Babacan maç boyunca tedirginliğini atamadı, bu takımı da etkiledi. Maça 1-0 yenik başlamamıza rağmen Fenerbahçe maçın ilk yarısının tartışmasız hakimiydi. Tempo ve oyun olarak İnönü'deki maçtan farklı bir maç değildi izlediğimiz. Sabırlı paslarla rakibinin boşluklarını kovalayan Fenerbahçe Güiza ile durumu eşitledi.

Beşiktaş'ın Fenerbahçe karşısında varlık göstermesi ise fiziksel olarak düşüşlerin başlamasıyla ortaya çıkmıştı. Beşiktaş puan getirecek golü bulamamış ancak İnönü'de de son dakikalarda oyundan düşen ve Emre ve Semih'in çıkması nedeniyle top tutamayan Fenerbahçe'nin üzerine gelmeye başlamıştı. İzmir'de de durum benzerdi. İkinci yarının başlarında Uğur'un yerine Semih'i alarak ilk hamlesini yapan Aragones bu hamlesi nedeniyle eleştiriliyor. Değişiklikten kısa bir süre sonra orta sahada bir anlaşmazlıkla topu önünde bulan Bobo'nun uzak mesafeden attığı gol Aragones'in hamlesini golün sebebi haline getirdi. Fenerbahçe oynadıkça Beşiktaş'ın gol atması sinir bozmaktan öte takımımızı da yormaya başladı. Sakatlığı da bulunan Emre bu dengeyi kurmak için Deniz ile yer değiştirdi. Aragones'in güvenip stoperde şans verdiği Gökhan Gönül'ün asistiyle gelen 3'üncü komedi golü okları tamamen Aragones'e çevirdi. Bir garip maç işte. Maksat bir suçlu bulmak olunca Aragones'e fatura kesmek en kolayı. Volkan Babacan ve Gökhan Gönül'ü oynattı, Semih'e sonradan şans verdi. 4 tane yedik demek ki suçlu Aragones. Hatası da vardır ama mevcut tabloyu tamamen Aragones'e yıkmak bir detay içinde kaybolmaktan başka birşey değil. Beşiktaş Fenerbahçe karşısında atak geliştirmeye 3-1'i bulduktan sonra başladı. Fenerbahçe finale gelinceye kadar 2 gol yediği Türkiye Kupası'nın finalinde bedavadan yediği 3 golü çıkarma telaşındaydı kalan 15 dakikada. 80'de Beşiktaş'ın 4. golü Holoşko'dan geldi. Hakem Bünyamin Gezer de komediyi anlamış olacak ki, skoru daha kabul edilebilir bir hale getirmek için bir penaltı verdi ve 4-2'ye bağladık.

Sorumsuz sorumlular

Şimdi Fenerbahçe camiasını yönlendiren en önemli isimlerden Rıdvan "futbolcularda suç bulmuyorum, Aragones ile bugün yollar ayrılmalı" diye giriyor söze. Aynı Rıdvan 3 hafta önce "Aragones mi futbolculara koşmayın diyor?" diyerek futbolcuların isteksiz tavırlarından şikayetçi iken şimdi ne değişti anlamak mümkün değil. Fenerbahçeli futbolcular derbi maçlarında her zaman istekli oluyorlar zaten. Ama ortada Aragones'in verdiği görevi öyle veya böyle yerine getiremeyen, yaptıkları kritik hatalarla sonuca doğrudan tesir eden futbolcular var. "Aragones mi Volkan Babacan'a kalende uyu dedi?", "Aragones mi Gökhan Gönül'e laubali davranıp top kaptır dedi?" diye sorası geliyor insanın. Hatta daha geçmişe gidersek Zico'nun Fenerbahçe'den ayrılmasının en büyük destekçilerindendi efsane futbolcumuz.

Kısacası bu garip maçı Aragones'i yargılamak için temel almak adil olmaz. Tek maçla adam asmaca olur. Ya da maksat bağcı dövmekse ve birileri de buna niyetliyse zaten kimse Aragones'i tutamaz ama kimsenin kendisini bu sorumluluk çemberinden soyutlamaması gerekir. Hiçbir sorumluluk taşımadan yorumlar yapan Rıdvan ve bizim gibilerden, yeterince mücadele etmeyen, sinirlerine hakim olmayan futbolcuya, teknik direktör istikrarı konusunda kendileri kadar istikrarlı olmayan yönetiminden, takımı fiziksel olarak hazırlayamayan ve faydalı takviyeler yapamayan teknik kadroya herkesin bu başarısızlıkta bir payı var. Aragones'in kalması veya gitmesi sadece bir detay. Önemli olan bunca yaşanandan neler çıkardığımız. Yönetim mi, futbolcular mı, teknik direktör mü suçlu anketine eleştirmek için eleştiren medya, bu medyanın maşası haline gelmiş taraftar gibi akıllara gelmeyen veya getirilmek istenmeyen unsurları da ekleyince gerçekten yol almış olacağız.

İnşallah önümüzdeki dönemde haftalık iniş çıkışlardan, popülist rüzgarlardan etkilenmeden alınacağını umduğum kararlar Fenerbahçemiz için hayırlı olur.

Copyright © 2008 www.fenerbahceliyiz.biz Tüm hakları saklıdır.