05.06.2009
Beyaz Sayfa

Sezonu Kapattık; Fenerbahçe 4-2 Konyaspor, Trabzonspor 1-2 Fenerbahçe

Kısa süren Türkiye tatili kaçan iki büyük kuşla, Konyaspor maçı ve tarihi kongreyle, tamamlandı. Havadayken Fenerbahçe tarihinin en yüksek katılımlı kongresinde hortlama emareleri gösteren grupçuluğun sandığa gömüldüğüne ve küçük takımların dostu Fenerbahçemizin can derdiyle Konyaspor'un ipini çekişine şahitlik edemedik.

Aziz Yıldırım ile 10+3

Fenerbahçe 2003'ten bu yana bu kadar başarısız bir sezon geçirmemişti. Bu seneki seçimde Aziz Yıldırım'ın karşısına bir aday çıkartan en önemli etken de şüphesiz bu oldu. Ardından birkaç grubun Aziz Yıldırım'a karşı birleşme teşebbüsleriyle üzücü bir nakarat tekrarlanmış olsa da kongreden Aziz Yıldırım çıktı. Aziz Yıldırım'ın seçim öncesinde televizyonlara yaptığı iddialı açıklamalar, Fenerbahçe'deki dönüşümü tamamlama isteği ve son zamanlarda hiç olmadığı kadar hırslı bir şekilde sürdürdüğü seçim çalışması kongrede kabul gördü.

Aziz Yıldırım yeniden başkan.

Fenerbahçe - Konyaspor Maçından Fotoğraflar için TIKLAYIN...
KENDİ YORUMUNU GÖNDER!

Güiza geç açıldı.

Emre takımda yokluğu en çok hissedilen futbolcu oldu.

Aragones dönemi kapanıyor.

Daum geri dönüyor.

Fenerbahçe - Konyaspor

İzleyemedim ama Uğur'un golü, Güiza'nın bu sezonun takımına tamamen zıt mücadeleci karakterini tüm sıkıntılara rağmen sürdürmesi, Alex'in form tuttuğunu gösteren pasları özetlerden hatırladığım güzel görüntülerdi. 4-0'lık farkı yakalayıp Emre'nin oyundan alınmasının ardından maç sonucunun 4-2 olması bütün bir sezon yaşadığımız orta sahada alternatifsizlik ve fiziksel yetersizliğin sıkça tekrarlanan bir ispatı gibi olmuş.

Trabzonspor - Fenerbahçe

Aslında Türkiye Kupası'nı kaybederek Avrupa Ligi için ilk sıra hakkımızı kaybetmemizle Beşiktaş'ın da ligi ilk iki içinde bitireceğini farzederek tam olarak hedefsiz kalmıştık. Ancak Fenerbahçemiz tıpkı ligin ilk yarısında olduğu gibi ikinci yarıda da sonlara doğru form tutmaya başladı. Trabzonspor karşısında rakibimizin Şampiyonlar Ligi için kazanmak zorunda olması işimizi kolaylaştırıyordu. Ligdeki Beşiktaş maçında da rahat olan takım olarak kazanmak zorunda olan takımı perişan etmiştik. Kabul etmek gerekir ki, Trabzonspor gibi hızlı bir hücum hattı olan bir takıma karşı kazanmak zorunda olmamak, oyunu geride kabul edebilmek başlı başına bir avantaj. Zira 17'nci haftada Kadıköy'de Trabzonspor'un üstüne giderek ne kadar çok pozisyon verdiğimizi hatırlıyoruz. İşte böyle bir ortamda Trabzonspor aslında yapabileceği en iyi hamleyi yaparak maçın başında öne geçti. Fenerbahçemiz sadece topa sahip olmaya çalışarak Trabzonspor'un açığını kolladı. Kontrollü oyunla sürdürülen arayışlar devre arasına girmeden Güiza'nın mükemmel pasıyla sonuç verdi. Alex'in sadece dokunarak ağlara gönderdiği topla Trabzonspor deplasmanında beraberliği yakaladık.

İstanbul'da Galatasaray-Sivasspor maçı beraberlikle devam ettiği sürece ligde 4'ncü sıradaki konumumuzu korumak için beraberlik yetiyordu. Ancak Galatasaray Sivasspor karşısında öne geçince bu sefer ligdeki yerimizi korumak için gol bulmamız gerekti. Diğer tarafta ise Sivasspor yenik duruma düşünce Şampiyonlar Ligi vizesi için Trabzonspor da gol arayışını sıklaştırdı. Ancak bu arayış panik halinde saldırmaktan ileri gidemedi. Fenerbahçemiz uzatmaların da son dakikasında Güiza ile bulduğu golle Trabzonspor'un Şampiyonlar Ligi ümitlerini bitirirken, ligde tekrar Galatasaray'ın üzerine çıkarak yaz tatillerini iki hafta uzattılar.

Aragones ve 2008-09

Aragones'in yönetiminde geçen bir sezonun ardından beklentilerin çok altında kalmış bir takım görüyoruz. Bunda teknik direktör değişikliğinin ne kadar sancılı bir süreç olduğunu idrak edemeyenlerin sezon başında Şampiyonlar Ligi'nde final hedeflemelerinin etkisi olsa da, Fenerbahçe'nin ligi 4'ncü sırada bitirmesi veya Şampiyonlar Ligi'ne katılamaması başlı başına bir başarısızlık göstergesi. Aragones öncelikle başına geçtiği takımı, takımın eksiklerini ve Türkiye Ligi'ni tanımayan birisi. Ayrıca takımı tanısa bile transfer döneminde çalınan kapılardan (Senna, Xabi Alonso, Josico) oyuncu transferi için sadece İspanya bağlantılı futbolculara hakim olduğu sonucu çıkıyor. Bu da aslında Aragones'in en büyük sıkıntılarından biri oldu.

Ayrıca sezon başında Alex, Deivid, Emre, Semih, Gökhan Gönül gibi takımın en değerli taşlarının sakatlıklar nedeniyle ciddi sürelerle takımdan ayrı kalmaları Aragones'in başına gelebilecek en kötü durumdu, o da başına geldi. Hayatında ilk defa İspanya dışında çalışan, gittiği takımın önceki sezon kadro darlığından Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynamasına rağmen ligin sonunu getiremediğini bilmeyen bir teknik adam olarak tam kadroyla çalışmalara ligin ilk çeyreğinden sonra ancak başlıyorsunuz. Üstüne üstlük ideal kadrosu güçlü olsa da en ufak eksikte büyük dengesizlikler yaşayan ekibinizin peşini sakatlıklar bırakmıyor. Özellikle ilk yarının sonlarına doğru yavaş yavaş oturmaya başlayan takım bu dönemde üst üste aldığı galibiyetlerle tekrar şampiyonluk potasına giriyor.

Devre arasında Aragones, kendisine uzatılan mikrofonlara devre arasında yapılan takviyelerin yarardan çok zarar getireceğinden bahsediyor. Haklılık payı var şüphesiz. Ancak beni asıl düşündüren Fenerbahçe takımının fiziksel açıdan yetersizliğiydi. Bazı futbolcuların sakatlığı, cezası veya formsuzluğundan kaynaklanan güç kaybını bir kenara bırakırsak, takımın dakikalar ilerledikçe azalan temposu ve hem ligin ilk yarısında hem de ikinci yarıda son beş hafta formunu yakalaması takımın çalıştırılma tarzı hakkında soru işaretleri bırakıyor.

Büyük ihtimalle Aragones ile önümüzdeki sezon beraber olmayacağız. Bütün soru işaretlerini bir kenara bırakırsak Aragones topa sahip olmaktan keyif alan ve pas alışverişleriyle zaman zaman İspanya milli takımını andıran bir takım yaratma çabasındaydı. Bunu başarmak için yeterince zamanı var mıydı, onu kendisi takımdan ayrıldığı için hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Ama bence yoktu, şartlar da onun başarılı olması için uygun değildi. Bu şartları oluşturanlar arasında futbolcular, yönetim, camia ve bizzat kendisi bulunuyor. Bu kötü sezonun ardından gelen seçim ile Aragones'in takımdan ayrılma ihtimali daha da kuvvetlendi. Aziz Yıldırım döneminde kaybedilen şampiyonlukların ardından ayrılan teknik direktörler Aragones'in de bu geleneğin bir parçası olacağı izlenimi verirken, son 5 yılda Daum ve Zico'yla sözleşme sürelerinin sonuna kadar kulüpte kalan teknik adam geleneği Aragones'in kovulmasıyla son bulacak. Böylece Aziz Yıldırım ile ilk 5 yılında 5'ten fazla teknik direktör sözleşmesi fesheden Fenerbahçe'de ikinci 5 yılın ilk feshi Aragones ile gerçekleşmiş olacak.

Christoph Daum

14 Mayıs 2006'da yaşananların ardından özellikle Aziz Yıldırım'ın istifasıyla kulübün daha büyük dertlere düşmesiyle Daum'un ayrılığı biraz daha sessiz ve sakin oldu. Ancak gönül tekrar başkanlığa dönen Aziz Yıldırım'ın Daum ile yola devam ederek tarihi bir karar vermesinden yanaydı. Başkan biraz da camiayı o travmadan çıkarmak için bir değişikliği, Zico'yu tercih etti. Daum Fenerbahçe tarihinin en başarılı teknik direktörlerinden biri. 14 Mayıs'ta turlayan taraf olsaydık belki 10 yıl Türk futbolunda kupalara ambargo koyacak bir takımı sıfırdan yaratan isim olacaktı. Ancak kaderde 3 yıllık ayrılıktan sonra yeni bir başlangıç yapmak varmış. Daum eskisinden daha tecrübeli ama işi en az 2003'teki kadar zor. En büyük sıkıntısı ligde şampiyonluğun çantada keklik görülmesi. Maalesef bütün eleştirel yazılar "Daum ile Türkiye'de şampiyon olursun ama Avrupa?" klişesiyle başlıyor. 2003 yılında tam anlamıyla dibe vurmuş bir takımın başına öncelikle sistem oturtmak için gelen Daum'un 8 puan geriden gelip ulaştığı mucizevi şampiyonluk biraz da camiadaki açlıkla kazanılmıştı. Şimdi ise kaybedilen iki senenin ardından, bu kadar başarısız bir sezondan sonra bile Türkiye Ligi şampiyonluğuna karşı benzer açlığı göremiyorum. Aziz Yıldırım'ın sıkça eleştirilen "Fenerbahçe yürüye yürüye şampiyon olmalı" sözü ruhumuza işlemiş gibi. Bu da Fenerbahçe'nin başındaki ilk senesinde Daum'un en büyük sıkıntısı olacak gibi gözüküyor.

Christoph Daum'un gelmesi transferde hareket olacağının da habercisi. Türkiye'yi, takımı, camiayı, başkanı, yöneticileri, basını ve Türk futbolcusunu iyi tanıyan Daum eksikleri, ihtiyaçlarını çoktan sıralamıştır. 2006'da virajı dönemeden ayrılmıştı şimdi ise Aziz Yıldırım'ın 3 sene üst üste şampiyonluk sözünü yerine getirip o virajdan sonrasını görmek niyetinde. Gittiğinden beri takım çok kan kaybetti. Savunma hattında bir güçlenme olsa da orada da ayrılıklar gündemde. İlk senede şampiyonluk transferdeki isabet oranına çok bağlı. Son dakikalara doğru temposu düşen değil, artan, savaşan bir takım izlemeye hazır olalım.

Copyright © 2008 www.fenerbahceliyiz.biz Tüm hakları saklıdır.