25.02.2010
Sert Viraj

Fenerbahçe 2-3 Bursaspor, Fenerbahçe 1-1 Lille

Ligde Diyarbakırspor ve Manisaspor beraberlikleriyle kötü başladığımız Şubat ayının ikinci yarısı Avrupa Ligi'ndeki iki Lille maçı ve onların arasına denk gelen Bursa maçıyla her kulvarda sıçrama yapabileceğimiz bir dönem olarak gözüküyordu. Özellikle de kupada Bursaspor engelinin aşılması, Lille deplasmanından 2-1 yenilsek de avantajlı sayılabilecek bir sonuçla dönmüş olmamız ligdeki Manisaspor beraberliğine bir yol kazasından fazla anlam yüklemiyordu. Böyle bir ortamda tıpkı Manisaspor maçında olduğu gibi Bursaspor karşısında da maça göze hoş gelen bir futbol ve iki golle başladık. Gökhan Gönül'ün bir hücum başlangıcında kaptırdığı top neticesinde gelişen atakta gelen Batalla'nın kafa golü Bursaspor'u tekrardan maça ortak etti. Benzer bir durum Manisaspor deplasmanında da gerçekleşmiş deplasmanda rakibe sahayı dar ettiğimiz maçta devreyi 1-1 eşitlikle kapamıştık. Bursaspor'un bulduğu bu gol rakibimizin direncini de arttırdı haliyle.

Yine de Fenerbahçe ceza sahasına ilk girişinde golü bulan Bursasporlu futbolcuların en az onlar kadar istekli olan Fenerbahçeli meslektaşları karşısında üstünlük kurduklarını söylemek güç. Bir orta saha mücadelesi halini alan maçta dengeleri bozan yine bireysel hatalar ve Fenerbahçe taraftarının iktidar hastalığı oldu. Maç 2-1'lik üstünlükle devam ederken Daum'un verdiği rakip savunmayı rahatsız etme görevini elinden geldiğince yerine getirip pozisyonlara da girme başarısı gösteren Güiza maçın ilk yarısında kaçırdığı bir pozisyon nedeniyle maç boyunca ayağına topu her aldığında sürekli homurdanmalara maruz kalıyordu. Böyle bir dönemde taraftarda baş gösteren teknik direktörcülük arzusu Güiza'nın yerine Semih'in oyuna alınması için gereksiz bir tezahürat başlattı. Daum Semih sesleri yükselmeseydi de bu hamleyi yapma niyetindeydi belki ama yine de taraftarın bu kafa yapısına bürünmesinin ardından işler rayından çıkmaya başladı. Ardından Semih oyuna girdi. Güiza oyundan çıkarken tribünlerin büyük çoğunluğu tarafından yuhalandı. Güiza kulübede gözleri yaşlı bir şekilde ekranlara yansıdı.

Almayın Güiza'nın ahını.

Fenerbahçe - Lille Maçından Fotoğraflar için TIKLAYIN...
Fenerbahçe - Bursaspor Maçından Fotoğraflar için TIKLAYIN...
KENDİ YORUMUNU GÖNDER!


Taraftarın Semih aşkı kabusa döndü.

Kaptan Alex Bursa maçında perdeyi açtı, ancak perdeyi Bursaspor kapadı.

Lille karşısında bir şutu da direkten dönen Emre'nin golü tur için yeterli olmadı.

Fenerbahçe kalan 20 dakikalık bölümde Semih'in oyuna girmesiyle oyun olarak sınıf atlamadı, hatta daha iyi bir hal adığımızı söylemek dahi güç. Burada asıl sorulması gereken soru Fenerbahçe taraftarının enerjisini bir futbolcusunun ve takımının moralini bozmaya harcamasının ne kadar kabul edilebilir olduğudur. Üzerinde Fenerbahçe formasını taşıyan ve Alex ile birlikte takımın en golcü ismi olan; aynı zamanda çalışkanlığıyla, sahada elinden geleni yapmasıyla Fenerbahçe taraftarının işine geldiği zaman özlediği, elinde olduğu zaman değerini bilmediği savaşan oyuncu profilinin temsilcisi Güiza'yı Semih'in yedek oturmaması pahasına kaybetmek kısa ve uzun vadede Fenerbahçe'ye neler getirir, Fenerbahçe'den neler götürür?

Cevabı basit; bunun ne kısa vadede ne de uzun vadede Fenerbahçe'ye birşey kazandırdığı görülmemiştir. Güiza'nın takımdan ayrılmasını garanti altına almayı bir getiri olarak görmek ise hastalıktan başka birşey değildir. Tıpkı "Allah korusun, Tanjeviç takımın başında kalır" endişesiyle basketbol takımını desteklemeyen hatta Tanjeviç'in başarısızlığını perçinlemek için köstekleme gayreti içinde olanlar gibi, Güiza'yı Fenerbahçe forması altında mücadele verirken gol kaçırdığı için ağlayacak duruma getirenler Fenerbahçe'ye yarardan çok zarar vermektedirler. Umarım bu hastalıktan bir an önce kurtuluruz.

Güiza-Semih değişikliğinin ardından 2-1 önde girdiğimiz maçın son dakikalarında Bilica'nın dengesiz hareketiyle verdiğimiz endirek vuruşun Cristian'a çarpıp talihsiz bir şekilde ağlarla buluşmasıyla kabus başladı. 3 puan telaşıyla rakip kaleye yüklenen takımımız uzatma dakikalarında ani bir atakta Bursaspor karşısında yenik duruma düştü. Kalemizde gördüğümüz amatörce gollerle dramatik bir yenilgi almamız ve taraftarların Güiza'yı kaybetme çabalarıyla camiada bir çalkalanma yaşandı.

Avrupa Ligi'ndeki Lille rövanş maçının arifesinde sakatlıklar moral bozucu şekilde artarken Güiza olayının ardından linç girişiminin sadece zarar verdiğinin farkında olan bilinçli taraftarların Samandıra'ya yaptıkları destek ziyareti umut vericiydi. Yine de geçmiş tecrübelere dayanarak bu desteğin sonuç gelmedikçe hızla düşeceğini söyleyebiliriz. Oynanan futbolun karşılığı olmaması gereken puan kayıplarının ardından rüzgarı Lille maçında tersine çevirme niyetindeydik. Lugano, Özer, Mehmet, Uğur, Ali Bilgin, Cristian ve Vederson'un sakatlıkları nedeniyle oynamayacaklarının açıklanmasıyla 12 kişilik bir as futbolcu kadrosu ortaya çıktı. Son dakikada Vederson'un oynayacak duruma gelmesiyle biraz daha makul bir kadroyla sahaya çıkma şansını bulduk. (Volkan, Bekir-Önder-Bilica-Deniz, Gökhan-Selçuk-Emre-Vederson, Alex, Güiza)

Sakatlıklar nedeniyle yaşanan kadro sıkıntısı ve Güiza olayı ardından bilinçli Fenerbahçelilerin oluşturduğu destek ortamı takımın üzerindeki baskıyı biraz olsun azalttı. Diğer taraftan Galatasaray'ın maçtan önce Avrupa serüvenine nokta koyması da Galatasaray'ın başarısını Fenerbahçe'nin başarısızlığı olarak görenlerin oluşturacağı baskıyı da ortadan kaldırmış oldu. Böyle bir ortamda ideal olmayan kadrosuyla sahaya çıkan Fenerbahçemiz orta sahada son maçlarda olduğu kadar top hakimiyeti sağlayamasa da mücadelesiyle aradığı pozisyonları buldu ve ihtiyaç duyduğu 1-0'lık skoru maçın ilk yarısında Emre'nin ayağından buldu. İlk yarı bitmeden Alex ile ikinci gole çok yaklaşan takımımız devreyi bu skorla kapattı. Lille presi karşısında top dolaştırmakta güçlük çeken ve zaman zaman kaptırdığı toplarla rakibin hızlı futbolcularının ekmeğine yağ süren takımımız Volkan'ın güzel kurtarışlar yaptığı ikinci yarının sonlarına yine diken üstünde girdi. Avrupa defterini kapatan gol ise bir duran toptan geldi.

5-1'lik bol gollü Sivasspor galibiyetiyle başlayan 1 ay içindeki 9 maçlık zorlu trafiğin son maçında hafta sonu İstanbul Büyükşehir Belediyespor deplasmanında olacağız. Bu süreçte sakatlıklar nedeniyle bazı futbolculara fazla yük bindiği için fiziksel yükün altından kalkamadığımız söylenebilir. Ancak sıkıntının daha ziyade sonuç alamamaktan kaynaklandığını düşünüyorum. 8 maçta 16 gol atan Fenerbahçe'nin bu süreçten ligde 4 maçta 7 puan kaybı ve Avrupa Ligi'ne veda ile çıkıyor olması ancak kalesinde gördüğü 13 golle açıklanabilir. Bunun çözümü de Güiza'nın ıslıklanması değildir. Daha doğrusu sahadaki sorunların çözümü bozgunculuk değildir. Zira benzer şekilde Alex de kendisine yakışmayan bir vuruşla Lille karşısında farkı ikiye çıkarma şansını kullanamadı. Taraftarın görevi takımına ev sahibi avantajı yaşatmaktır, Fenerbahçe formasını taşıyanların kabusu olmak değil. Sorunun kaynağına dönersek de Lille'e elenmemiz, Bursaspor'a yenilmemiz, Manisaspor'a puan kaybetmemiz forvetlerin kaçırdıkları gollerle anlatılmaz. Oyuncu yapısı gereği kontrollü futbol oynayan bir takım olarak çok kolay goller yiyoruz ve bunlara cevap vermek hem her zaman kolay olmuyor, hem de fiziksel açıdan takımı hırpalıyor.

Avrupa Ligi'nden elenmemize bir de olumlu tarafından bakmakta fayda var. Türkiye Kupası'nda da yola devam ediyor olmamız nedeniyle Liverpool maçlarının yaratacağı fiziksel ve zihinsel yorgunluğu kaldırmamız kolay olmayacaktı. Özellikle de takımın hızla kabaran sakatlık listesine ve 3 kulvarın takvimine bakınca her kulvarda yola devam edip hiçbirinde gülememe riski göze çarpıyor. Önümüzdeki sezon şampiyonlar ligi vizesi almak için çok önemli olan lig şampiyonluğu ve 28 yıllık Türkiye Kupası hasretini dindirmek için biraz nefeslenmekte fayda var. Liverpool ile karşılaşmak camiaya bir heyecan getirebilirdi ancak gerçekçi olup moral bozmadan iki kupa için mücadele verecek takımımıza sahip çıkmalıyız.

Copyright © 2010 www.fenerbahceliyiz.biz Tüm hakları saklıdır.