28.02.2010
Fırat ile Yorum Farkı
İBB 2-1 Fenerbahçe |
Futbol takımının ligin ikinci yarısında aldığı sonuçlar iç açıcı değil. Denizli ve Sivasspor galibiyetlerinin ardından 4 haftadır galibiyetimiz yok. Diyarbakırspor
ve Manisaspor karşısında birer puanı son dakikada atılan gollerle kurtarırken Bursaspor ve son olarak İBB karşısında son dakikalarda gelen gollerle mağlup olduk.
Son 4 haftada kaybedilen 10 puanla zirve yarışında büyük darbe aldık. Puan kayıplarının başladığı hafta Diyarbakırspor karşısında aldığımız beraberlikten sonra
fikstür avantajı diye birşeyin olmadığını belirterek şöyle devam etmiştim: "Ligdeki tek puanlık fark, yürekli futbolcularımız, ligi tanıyan teknik
direktörümüz ve takımlarına sahip çıkmaya başlayan taraftarlarımız dışında yapay avantajlar yaratmanın anlamı yok." Bugün gelinen noktada liderlik kaybedilmiş
durumda. Asıl sıkıntı verici olan ise onca eksiğe rağmen sahada mücadele vermeye çalışan futbolculara karşı taraftarın çok sabırsız davranması. Aradan sadece birkaç
hafta geçmesine rağmen savaşan futbolculardan sıkılmak tutarlı bir davranış değil. Demek ki, "siz savaşın biz o forma için ölürüz" pankartı büyük bir
yalanmış. Bursaspor karşısında
Güiza, bu hafta Deniz Barış daha maçın ortasına hedef tahtasına yerleştirildiler adeta. Güiza'nın suçu gol atamamak, Deniz'in suçunu ise halen anlamış değilim.
Özer, Mehmet Topuz, Uğur'un sakat, Cristian ve Deivid'in tam olarak hazır olmadığı bir ortamda mecburen orta sahanın sağında görev alan Deniz'in ayağına her top
alışında yuhalanıyor olması vahim. Hedef nedir, anlayan beri gelsin.
Fenerbahçe taraftarı kendi futbolcusuna sahip çıkmıyorsa hakemin kitabına uydurduğu kararlara ses dahi çıkarmak güçleşiyor. Fenerbahçe'nin kadrosu sezon sonuna kadar
budur. Her türlü sakata eksiğe rağmen her zaman canla başla mücadele etmeye çalışıyorlar. Kolay goller yememize sebep olan bir koordinasyon sorunu var ortada. Ancak
taraftar bilerek veya bilmeyerek her maç bir futbolcu üzerinden takımı bozuyor. Hal böyleyken Fırat Aydınus gibiler gole giden Güiza'nın yaka paça yere indirilmesine
kırmızı çıkarmayıp rakibinin tabanına tabanla yükselen Alex'e gözünü kırpmadan kırmızı kartı çıkarabiliyor. Bütün bunlara rağmen kimsenin sesi çıkmıyor, çünkü
bizim sorunumuz kendimizle.
|
Yine mi sen?!
|
Bu dansöz hakemleri görüp hala sahada savaşan Deniz, Güiza gibi futbolcularına takanları anlamak güç. Fenerbahçe'nin ne fikstür ne saha avantajı var. Fenerbahçe'nin
iyi niyetle mücadele eden futbolcuları ve teknik kadrosu var. Geçen sene bunu bile bulamazken herkes "savaşın bize yeter" tezahüratlarıyla Tuncay'ın ruhunu çağırma
ayinleri yapıyordu. Bugün ise kendi sorunumuzu kendimiz yaratıyoruz. Sanki sözde gönülden bağlı olduğumuz renklere bağlılığımızı göstermemek için mazeret arıyor gibiyiz.
Saha avantajı yok, hakem dezavantajı var, sakatlar var, mücadele var ama taraftar en önde giden olması gerekirken assolist havalarında. Bu takım saha içinde ve dışında
yeterince sorunla boğuşuyor zaten. Herkesi tatmin edecek transferler, doğru idari veya taktiksel hamleler yapılmamış olabilir. Ancak bu takım bu haliyle sezonu
bitirecek. Bugün birileri taraftar takımın arkasında tek yürek olmak bir yana kısmen karşısında dikilmiş vaziyette. Bunun yıkılması gerekiyor.
Antalyaspor maçıyla birlikte efsanenin dönüşüne biraz katkımız olsun. Bu kadar objektiflik tarafsızlık yeter, adı üstünde taraftarız biz.
|
Cafe Crown İçeriz, Cimbombom'u Severiz
Fenerbahçe Ülker 81-77 Galatasaray Cafe Crown |
Ukiç ve Mirsad'ın takıma katılmaları belki Avrupa'dan elenmemizi engelleyemedi ama basketbol takımımız yükselişini sürdürüyor. Son olarak 43 yıllık Türkiye Kupası
hasretine son veren Fenerbahçemiz ligde de Efes Pilsen'in ardından Galatasaray Cafe Crown'u da mağlup ederek Banvit karşısında sona eren 11 maçlık galibiyet
serisinin ardından yeni bir seriyi başlattı. Ligin bitimine 10 hafta kala lider Efes Pilsen 1 puan gerisinde bulunan Fenerbahçemiz kalan maçlarda rakibinden fazla
puan toplaması halinde olası bir playoff eşleşmesinde saha avantajının da sahibi olacak.
Fenerbahçemiz'in form grafiğinin altında en büyük pay şüphesiz takımın sezon başına oranla daha özverili oynaması yatıyor. Ukiç'in transferi, Mirsad'ın sakatlıktan
kurtulması bunu tetikleyen etkenler arasında sıralanabilir. Zira Ukiç'in yokluğunda Greer, Mrsic ve hatta Preldzic gibi devşirme oyun kurucularla takımın çok çabuk
düzen dışına çıktığını gelişigüzel hücumlar gerçekleştirdiğini hatırlıyoruz. Bu durum özellikle Ömer Aşık'ın köprücük kemiğinin kırlmasının ardından Mirsad'ın da
sakatlığı nedeniyle hücum opsiyonlarının kısıtlı olmasından kaynaklanıyordu. İstatistikler bu dönemde takımın pota altına daha seyrek kullandığını gösteriyor.
Takımın kısa oyunculara dayalı oyun sistemine alışmaya çalıştığı bu dönemde başvurulan dış atışlar dişli rakipler karşısında düşen yüzdeler nedeniyle Euroleague'den
elenmemize sebep oldu.
|
Ukiç kendini belli ediyor.
|
•
|
•KENDİ
YORUMUNU GÖNDER!
|
|
Tanjeviç güven tazeliyor.
Abdi İpekçi'nin dolu tribünlerine hasret kalmıştık.
|
Ömer Aşık'ın savunmasını gerek hücum gerek savunmada halen hissetmekteyiz. Son Efes Pilsen maçları ve Galatasaray maçlarında da kısmen bu sıkıntıyı yaşadık.
Efes Pilsen'i ligde mağlup ettiğimiz maçta 3 sayı atış denemelerimizin 2 sayıdan fazla olması bunun açık göstergesi. Böyle günlerde yüksek yüzdeyle dış atış
atamayınca maçtaerken kopuşlar yaşanması muhtemel. Galatasaray maçında bu eksikliği son çeyrekteki savunmada yaşadık. Maç boyunca 10 sayı civarında
tuttuğumuz fark son 3 dakikaya girilirken 3'e kadar indi. Galatasaray karşısında savunmada düşen sertlik pahalıya patlayabilirdi. Ancak takımın gerçek bir
oyun kurucuya sahip olduğunda nasıl bir yapıya büründüğünü görmek mümkün. Ukiç son bölümde oyuna ağırlığını koyarak skorer yönüyle ortaya çıktı ve attığı kritik
üçlükle zor dönemde takıma nefes aldırdı.
Neticede kişisel performanslardan ziyade bizleri sevindiren sezonun ilk yarısında takımda gözlenen kopukluklardı. Giricek ve Greer'in özverili
oyunları bile takımda bazı şeylerin değiştiğinin işareti. Zira Giricek bağırsak enfeksiyonu nedeniyle hasta hasta aldığı 6 dakikalık sürede elinden geleni yaparak
maçın jeneriklere giren bir hareketine imzasını attı. Benzer şekilde Greer takımın bir parçası gibi hareket ediyor.
Tanjeviç'ten bahsetmeden geçmek haksızlık olur. Kendisi Fenerbahçe'nin başına geçtiği ilk günden beri değil destek görmek her zaman protestolara maruz kaldı.
Fenerbahçe yönetimi de aslında bunlara karşı kalkan görevi görmesi gerekirken koçu yalnız bıraktı. Karadağlı koçun Dünya Şampiyonası öncesinde ligin ilk yarısında
geçirdiği günlerden sonra nasıl toparlanacağını merak ediyordum doğrusu. İşi hiç de kolay değildi. Ancak onun da işi Roko Ukiç gibi onun basketbol anlayışını sahaya
yansıtabilecek bir oyun kurucuya sahip olduktan sonra kolaylaştı. Bugün hem koç hem de biz önümüze daha güvenle bakabiliyoruz. Umarım bu hava korunur ve
Türkiye Kupası'ndan sonra ligde de şampiyonluğa ulaşırız.
|
Sezon başından beri ilk defa tribünleri dolurarak takımlarına destek vermeye çalışan taraftarlarımıza da ayrı bir parantez açmakta fayda var. Belki maçın sonunu
iyi getiremediler ama varlıklarıyla takıma bir coşku ve heyecan getirdikleri kesin. En azından takımın coşkusuna ortak oldular. Bugüne kadar adeta kış uykusuna
yatmış olan taraftarlarımızın takımdan daha hazır olduklarını söylemek güç. Onun için onların da zamana ihtiyacı olabilir. Ancak en azından playofflarda
altıncı adam olarak maçlar kazandıracaklarına inanıyoruz.
|
Copyright © 2010 www.fenerbahceliyiz.biz Tüm hakları saklıdır. ™