28.03.2010
Yarış Yeniden Başlıyor

Galatasaray 0-1 Fenerbahçe

İkinci yarının başında kaybettiğimiz puanlar nedeniyle ligin son haftalarına avantajımızı yitirmiş bir şekilde girdik. Puan kaybına, özellikle de yenilgiye tahammülümüz yok. Derbiler, futbolcularımızın maçlara bakışı nedeniyle rehavet ihtimalinin en düşük olduğu karşılaşmalar. Bu nedenle de kontrollü futbolu tercih eden bir takımın taraftarı olarak derbi maçları beklendiği kadar korkutucu olmuyor. Zira bu sezon tarihinin en görkemli kadrolarından birini kuran Galatasaray sezonun ikinci Fenerbahçe maçından da eli boş ayrıldı.

Galatasaray, Ali Sami Yen'deki en son maçında Ankaragücü'nü ağırlamış, maça kapalı tribünün ikinci katında çıkan kavga neticesinde tribünden aşağı atılan taraftar damgasını vurmuştu. Galatasaray Kulübü'ne bu güvenlik zaafının faturası olarak "ağır" para cezası veren federasyon haftalar öncesinden rakibimizi maça hazırlamaya başlamıştı. Geçen hafta da Trabzonspor deplasmanında Keita'nın çirkef hareketleri ne hakem ne de federasyon tarafından cezalandırıldı. Ayağına gelen su damlaları nedeniyle maçın dördüncü dakikasında Fenerbahçe Stadı'nda yaptıklarına benzer bir oyun oynayan Keita, Trabzonspor taraftarlarına yaptığı hareketle işi iyice abarttı. Ancak Galatasaraylı olmanın getirdiği dokunulmazlık öyle birşey ki Keita bu maçı ceza almadan kapatabildi. Benzer şekilde Caner, Baros, Sabri gibi sarı kart cezası sınırında olan oyuncuların Fenerbahçe maçında cezalı duruma düşmemesi için azami gayret gösterildi.

Selçuk aslan sever...

KENDİ YORUMUNU GÖNDER!


Güiza'nın golünü yediler.

Dualarımız sizinle...

İşte böyle bir atmosferde maça hazırlanan Galatasaray'ın Fenerbahçe karşısında galibiyetten başka birşey düşünmesi de beklenemezdi. Ancak bu beklenti Galatasaray'ın çömez teknik direktörü Frank Rijkaard'ın ilk maçta düştüğü hataya düşüp Fenerbahçe karşısına hücum ağırlıklı bir kadro çıkartmasıyla yerini umutsuzluğa bıraktı. Fenerbahçe dirençli bir orta sahayla kazanmak için ne yapması gerektiğini bilen ve rakibine saygı duyan bir takım olarak sahaya çıkarken, Galatasaray Fenerbahçe'yi evinde yendiği diğer takımları yendiği gibi sirk futboluyla yenebileceği bir rakip olarak görüyordu. Maçın ilk dakikasında hakem Cüneyt Çakır'ın asistiyle gol pozisyonuna giren Galatasaray'ın heyecanını dindiren Fenerbahçemiz'in sabırlı oyunu ve dirençli orta sahası oldu.

Volkan, Gökhan-Lugano-Bilica-Santos, Özer-Mehmet-Selçuk-Vederson, Alex, Güiza ilk 11'iyle sahaya çıkan takımımız karşısında Mehmet Topal ve Mustafa Sarp'tan oluşan Galatasaray ortasahasını görünce Galatasaray'a top göstermedi. Şimdiye kadar Ali Sami Yen'de karşılaştığı rakipler karşısında maçın başında tempo yükselterek gol bulan ve hücum gücüyle sonuca giden Galatasaray, rakip güçlü bir orta sahaya sahip Fenerbahçe olunca çuvalladı. Maçın başında alışılagelmiş baskıdan eser yoktu. Topun sarı-kırmızılılara geçmesi için Fenerbahçeliler'in topu kaybetmesi tek çare gibi gözüküyordu. Ancak Fenerbahçe cephesindeki baskılı orta saha Galatasaray'ın top kayıplarını da arttırarak Fenerbahçe'ye ani ataklar geliştirme imkanı verdi.

Ancak beklediğimiz golü gerek hakemlerin Galatasaray'ı oyunda tutma niyetiyle verdikleri kararlar gerekse de çok fazla hücumu düşünmememiz nedeniyle hemen bulamadık. Maçın ilk yarısında Güiza'nın ofsayt olmayan ve golle neticelenen pozisyonunda ofsayt bayrağı kaldırılırken kısa bir süre sonra 3 kişinin birden defansın 3'er metre arkasında kaldığı ve görülmemesinin bir hakem faciası olarak nitelendirilebileceği bir pozisyonda yardımcı hakemin ofsaytı kaldırmaması maçı dengeleme niyetinden başka bir şekilde açıklanamaz. Bu sezon hemen hemen her maçta maruz kaldığımız bu tarz çifte standart içeren uygulamalar Galatasaray karşısında golü ancak geciktirebildi. Neticede Selçuk'un Allah'ın da yardımıyla 35 metreden Leo Franco'yu avlamasıyla üstünlüğü ele geçirdik. Bu dakikadan sonra doldur boşalta başlayan Galatasaray'ın gole yaklaştığı tek pozisyon maçın son dakikalarında normal şartlarda cezalı olması gereken Keita'nın ayağından geldi. Allah'ın adaleti midir bilinmez, Volkan bu şutu hayatının kurtarışını yaparak önledi. Antalyaspor ve Gaziantepspor maçlarından sonra Galatasaray maçını da tek golle geçen Fenerbahçemiz ikinci yarının başında şanssız puan kayıpları getiren iyi futbolunun aksine sonuca yönelik futbolunun neticesini Allah'ın lütfu olan gollerle almayı başardı ve yarışa tekrardan tutundu.

Henüz hiçbir şey kazanılmış değil, aksine yarış yeni başlıyor. Üç dört hafta önce olduğu gibi bu haftalarda da yenilgiye tahammülümüz yok. Elde ettiğimiz en önemli şey moral. Rakiplerimizi tekrar yakalamanın verdiği özgüven ve rakiplerimizin aralarında oynayacakları karşılaşmalar bize kendi maçlarımızı kazanmamız halinde şampiyon olma ihtimalimizin oldukça yüksek olduğunu hatırlatıyor. Bu noktada avantaj olarak sürekli dile getirilen ise Fenerbahçemiz'in kalan haftalarda sadece iki deplasmana gidecek olması. Ancak buna da fazla odaklanmamak gerekiyor zira kendi sahamızda karşılaşacağımız Kayserispor, Beşiktaş, Eskişehir ve Trabzonspor gibi nispeten zorlu rakipler işimizin ne kadar zor olduğunu gösteriyor. Bu nedenle taraftarlar olarak bu karşılaşmalarda ölüm kalım maçıymış gibi destek verip olası bir kayıpta da rakiplerimizin gücünü göz ardı etmeden değerlendirmelerde bulunmamız gerekir. Ligi şampiyon bitirmek için futbolcularımızın mücadelesinden fazlasına ihtiyacımız olduğu açık. Yolunuz açık olsun, dualarımız sizinle...

Copyright © 2010 www.fenerbahceliyiz.biz Tüm hakları saklıdır.