Schalke 04 2-0 Fenerbahçe | |
Schalke'nin maçın ilk yarısındaki baskılı oyununa cevap veremedik. Belki kalemizde gol görmedik ama o ünlü Aurelio, Selçuk, Appiah üçlüsünün direnci sadece koşmaya yetti. Aslında bu üçlü Alex için arı gibi çalışıyorken, Alex de -bazıları sahada uyuyor desede- balı yapan oluyordu. O baskılı bölümde ihtiyacımız olan yaratıcılığı, soğukkanlılığı gösteremediğimiz için netice istediğimiz gibi olmadı. Çünkü ev sahibi takımın baskılı oyunu 40 dakika sürmemeli, bir şekilde oyunu soğutup topa orta saha ve rakip sahada hükmedebilmeliydik.
|
Alex'in yokluğunu hissettik. |
• | |
• KENDİ YORUMUNU EKLE! | |
Anelka'nın gayreti tabelaya yansımadı. Tuncay beklenen sıçramayı yapamadı. İşler maalesef Daum'un öngördüğü gibi gitmedi...
|
Maça Volkan - Serkan, Önder, Luciano, Ümit - Aurelio, Selçuk, Appiah, - Tuncay, Anelka - Nobre 11'i ile başladık. Açıkçası Yozgatlı'nın oynamasını bekliyordum. Rakibin iki oyuncuyla çok etkili geldiği kanatlarda daha fazla oyuncu bulundurup Aurelio, Selçuk ve Appiah'ı tamamen orta saha mücadelesiyle görevlendirebilirdik. Christoph Daum Alex'in ilerideki top saklama meziyetini Nobre'yle giderebilecceğini düşünmüş olmalı ki, Nobre'yi ileri uçta kullandı. Gerek Nobre gerekse de orta üçlü beklediğimiz, ihtiyacımız olan sakin oyunu oynayamadılar. Sürekli bir ani hücum etme çabası içerisinde kaptırılan toplarla da beraber çok yüksek tempoda oynamak zorunda kaldık. Halbuki biraz daha topu ayakta tutmayı başarıp Anelka'yla aldığımız faullerle zaman kazanmaya çalışsaydık bu baskılı dönemi daha rahat atlatabilirdik. Neticede olmadı. İlk yarıda Kuranyi'nin attığı golle öne geçen Schalke ilk yarıda Luciano, ikinci yarıda Aurelio'nun oyun dışı kalmasına rağmen üstümüze gelmedi, gelemedi. Sahada 9 kişi kalan ekibimizde ikinci yarıda Nobre'nin yerine oyuna giren Mehmet Yozgatlı'nın duran toplarda daha etkili olmamızı sağlayabileceğini düşünüyordum. Ama bu sefer de oyundan alınan Nobre ve ilk yarıda kırmızı kartla oyun dışı kalan Luciano'yu aradık. Son bölümde ya berabere biterse korkusuyla kalesine gömülen Schalke'ye karşı duran top silahlarımızın olmaması elimizi kolumuzu bağladı. 9 kişi kalınca yapabileceğimiz fazla da birşey yoktu. Ya rakibin hatalarını yoklayıp, ani hücumlarla şok goller bulacaktık - Anelka'nın, izlerken yerimizden fırladığımız pozisyonu gibi -, ya da duran toplardan bir şekilde eşitliği sağlayacaktık. Yenilmemeyi başaramadık, bugün işler Daum'un da, takımın da istediği gibi gitmedi. İspanyol hakem Cantalejo'nun da Schalke'ye bize hiç nasip olmayan o iç sahada oynama avantajını yaşattığının altını çizmeden geçmemek gerek. Anelka'yı sindirmek için ilk yarıda yapılan onca "kartlık" faulü kısık düdük sesleriyle geçiştirirken, Daum'un oyun taktiğinin kilit adamı bu sindirme faaliyetlerinden hakemin de desteğiyle yorgun ve kazançsız çıkıyordu. Herşey böyle ters giderken, ele geçen fırsatlarda da mükemmel vuruşlar ve tercihler olmayınca yenilgi kaçınılmaz oluyordu. Schalke, maçın uzatma dakikalarında Ebbe Sand'ın kafasından kazandığı 2. golle aldığı galibiyet sonucunda puanını 5'e çıkartarak grupta 3. sıraya yükselip, bizi sonunculuğa itti. Kadıköy'de 3 attığımız PSV Milan'ı evinde 1-0'la geçerek puanını 7'ye yükseltti. PSV 7 Milan 5 Schalke 5 Fenerbahçe 4 Her geçen hafta E grubu neden "Ölüm Grubu" ünvanını aldığını ispatlıyor adeta. Şu anda lider olan PSV iki maçını da kaybetmesi halinde grup 4.sü oluyor. Biz iki maçımızı alırsak hatta diğer maçlara göre 4 puan almamız halinde dahi lider olarak gruptan çıkabiliyoruz. 4. maçlar sonunda böyle bir hesabın yapılabildiği grup yoktur herhalde, özellikle de liderin grup sonuncusu olabileceği ihtimalinden bahsediyorum. |